Aşık kelimesinin Türkçe olan ışık kelimesinden türediğini öne süren yazarlar olduğu gibi aşık deyiminin İslamiyetin kabulünden sonra Arap dilinden alındığını kabul edenler de vardır. Halk sanatçılarına Altay Türkleri (Kam), Kırgızlar (Baksı), Yakutlar (Oyun), Tonguzlar (Şaman) ve Oğuz Türkleri (Ozan) dedikleri halde bu deyimler günümüzde "aşık" ve "ozan" olarak iki ayrı kelimeyle ifade edilmektedir. Eski Türk toplumlarında ozanlar, hamasi olayları, zaferleri ve halkın ortak duygularını şiirleriyle dile getirirlerdi. Bu dönemde saz yerine kopuz kullanılırdı. Büyücülük ve tedavi işlerini de onlar yüklenmişti. Fuat Köprülü'nün "Edebiyat Araştırmaları" adlı eserinde "Semadaki mabutlara kurban adamak, ölünün ruhunu yerin dibine göndermek, fenalıklar, hastalıklar ve ölüm gibi fena cinler tarafından gelen işleri önlemek, hastaları tedavi etmek, bazı ölülerin ruhlarını semaya yollamak, hatıralarını yaşatmak gibi muhtelif vazifeler hep ona aitti" yolundaki ozanlarla ilgili açıklaması, eski çağlarda ozanların toplum içinde etkin kişiler olduğu ve toplumu yönlendirdikleri gerçeğini ortaya koyuyor. Çeşitli Türk kavimlerinde şölen (şeylan), sığır ve yuğ adı verilen törenlerde değişik adlar taşıyan büyücü-şairler bu dini törenlerde baş rolü oynadılar. Şölen askeri-dini nitelikte, sığır sürek avlarında, yuğ ise ölen kişiler için yapılan törenleri içerir. Bu üç töreni de büyücü-şairler yönetirlerdi. Müzik eşliğinde şiir söylerlerdi. Ancak bu şiirlere ait örneklerden bugün yoksun bulunuyoruz.
Hikmet Dizdaroğlu'nun da belirttiği gibi zamanla kam ve baksı'lar birer büyücü, ozan'lar da şair-çalgıcı haline geldiler. Türklerin şair-çalgıcıları önemli olayların içinde hep yer almışlardır. Bunlar Hun'larda ve Attila ordularında birlikte seferlere çıkmışlar, ordunun kahramanlıklarını ve başarılarını çalgıları ile dile getirmişlerdir. Fuat Köprülü'ye göre "Bu şair-çalgıcılar daha sonraki saz şairlerimizin dedeleridir."
İslamiyetin kabulünden sonra da Gazneliler'de, Karahanlılar'da, Selçuklular'da, Harzemşahlar'da, Osmanlılar'da saraylarda, ordularda ve halkın içinde şair-çalgıcılar bu eski geleneği sürdürmüşlerdir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.