Ağıt törenleri üzerine bildiklerimize göre bu törenlere, ölüyle soy yakınlığı olmayan "profesyonel" ağıtçılar da katılabiliyor. Törende bulunan kadınlar, sözü biri bırakıp biri alarak, bir çeşit "ortak yaratma" yoluyla oluşturuyorlar ağıt metinlerini. Ölenin yakınlarından birinin -eşinin, anasının, bacısının- söyledikleri içinde, biçimiyle kusursuz, söyleyişiyle koygun ve özgün ve bu bakımdan belleklerde kalacak güçte olanlar bulunursa ağıt tümüyle bu tek kişiye mal edilebiliyor; bu sözler arasında ölünün yakınları adına konuşmakla görevli sayılan ve kimliksiz kalması gereken "ağıtçı" nın söyledikleri de bulunabiliyor. Sorunun bu karmaşık yönüne bir örneği Pir Sultan'la ilgili bir metinde buluruz: Geleneğe göre Pir Sultan Abdal Sivas'ta asılınca kızı bir ağıt söylemiş; orada Pir Sultan'ın acı sonuna ağlayanlar sayılır ve:
Pir Sultan kızıydım ben de Banaz'da
Ağlamam bitmiyor baharda yazda
Dedemi astılar kanlı Sivas'ta
Darağacı ağlar Pir Sultan deyi
Dizeleriyle sona erer ağıt. İki olasılık ileri sürülebilir bu ağıdın oluşumu üzerine: Ya Pir Sultan'ın kızı, babasının olgunluğunda, özgünlüğünde bir ozandı ve ağıdı "gerçekten" o söylemiştir; ya da ağıt, aynı söyleyiş gücünde bir "ağıtçı" nın (belki Pir Sultan'ın çağdaşı bir halk ozanının) idi de, geleneğe uyularak Pir Sultan'ın kızına mal edilmiştir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.