Havası, suyu, çamlığı, çamlığındaki buz gibi suları ve her türlü özellikleriyle yurdumuzun en güzel il merkezlerinden biri olan Yozgat'ta, vaktiyle sazlı, oyunlu, kadınlı, içkili alemler, muhabbetler, eğlentiler yapılırmış. Buranın muhabbetlerinde de yaşlılara saygı gösterilir, muhabbet burada da edep ve terbiye dairesinde cereyan edermiş. Muhabbette esas saz olarak "bağlama" çalınırmış. Sonraları nadir olarak ud da çalınmaya başlamış.
Bozlak, Afşar Ağzı, Sürmeli, Zeybek, Misket, Bülbül gibi ezgiler çalınıp, söylenir, tek ve çift olarak karşılıklı şekilde oyunlar oynanır, muhabbetler gece yarısından çok sonralara kadar devam edermiş. Yozgat muhabbetinde de "zeybek", sözsüz, türküsüz olarak, yalnız çalınarak oynanırmış. Kendine göre bir zeybek oynayan Yozgat, aynı zamanda önemli bir halay bölgesidir. Yozgat'ta, ayrı erkek ve kadın halayları oynanır. Halaya "Haley" diyorlar, "Gadın Haleysi" dediler. Kadın halayları ağırlama, ikileme, yeldirme gibi kısımlardan oluşmaktadır. Yozgat Halkevi kadın üyelerinin, kadın öğretmenlerin veya aydın kadınlarımızın Yozgat kadın halayları üzerinde, kadınlar arasında incelemeler yapmaları, elde edilen bilgilerin, broşürler halinde neşri çok temenni olunur bir iştir.
Yozgat'ın en karakteristik ezgilerinden biri "Sürmeli"dir. Her tarafta Yozgat Sürmelisi diye tanınan ve her yerde hızlı bir tempo ile söylenen ezgi, aslında ağır bir türküdür. Biz bu derlemede Yozgat içinde orijinal Yozgat Sürmelisi'nden başka Halime, Sarı Bülbül, Kara Tavuk, İnledi Dağlar, Anadan Atadan, Şu Boyda, Oduncular, Server gibi anonim ezgiler, Nazi'den koşmalar, Dahdirdiri de-dön beri beri de... gibi enteresan havalar, erkek, kadın halay havaları. "Ada Düdüğü" - Nay Düdük - adlı gürgenden yapılmış (Adapazarı'ndan gelmiş olması muhtemel) kaim bir kavaldan ezgiler, davul zurna ile çalınan halay ezgileri, ağırlama, yeldirme, yelleme, yanlama, otlama (hoplatma) ve yeldirmesi, kol oyunu ve yeldirmesi, Papiri ve yeldirmesi, keçeli keriboz ve ağırlaması, karakuşun kanadı (sözlü), Dilo ve ağırlaması, Allı Durnalar... gibi ezgiler kaydettik.
Yozgat'ta bazı halayların yeldirmeleri, ağırlamaların biraz hızlandırılmasından ibaret kısımlardır. Yozgat'ta kırık havaya, oyun havalarına "Şıngılım" da diyorlar. Yozgat içinde hala güzel bağlama, dolaylarında ise güzel kaval ve davul zurna çalanlar, güzel oyun oynayanlar vardır. Yozgat dolaylarında vaktiyle çok usta bir kavalcı yetişmiş, bir akşam bu kavalcı cami civarında, cami içinde teravih namazı kılınırken kavalını üflemeye başlamış, imam içerde bir sabretmiş, iki sabretmiş, nihayet şaşırmış ve namazı bozarak cemaata dönmüş ve: "Ey cemaat ya bu kavalcıyı susturun, yahut ben namazı kıldırmayacağım;" diye bağırmıştır.
Yozgat dolayları da bozlak söylüyor ve halay çekiyor. Biz Akdağmadeni'nde Kesik Kerem, Uzun Havalar, Evelbahar, Yüce Dağ, Türkmeni Bozlağı gibi ezgiler, davul zurnadan Üçayak Yanlaması ve Yeldirmesi, Çiçek Dağı ve Yeldirmesi, Kadın Halayı ve Yeldirmesi, Gelin Halayı, Gelin Bindirme, Yürütme Havaları, Hopbare (ağırlama ve yeldirmeden sonraki hoplatma kısmı yol havası), Sin-sin havaları, ayrıca Kabak Halayı, Ardıç Halayı, Uva-ova Yanlaması ve Yellemesi, Yayık Halayı -bu oyunda yayık yayma taklitleri yapılır-, Daban Halayı, Tucuk Halayı, Keklik Halayı, Halime Halayı Havası, Haymana Halayı, İmadan Havası (oğlan evi tarafından geline yalvarma) gibi havalar kaydettik. Akdağmadeni tarafında Kırık Havalara "Yeşilleme" diyorlar.
Sorgun'da da enteresan diğer başka halay ve ezgi çeşitleri kaydettik. Taklidi ve temsili "Kartal Halayı" içinde ellerin sert bir şekilde birbirine çarpıldığı "Ellik Oyunu", Kıyılı, Hareli, Miço, Çıgrık, Fadime'm, Tekayak, Durnalar Haley Havası, Vıy Vıy'la biten enteresan ezgiler, Afşar Ağzı Havalar, Sümmani'den, Karaca Oğlan'dan, Kerem'den parçalar ve bazı iç havalar ve samah ezgileri plağa aldık.
Üvez-sinek hikayesi: Bir çoban sevgilisini dağa kaçırmış, bir zaman sonra biraz yiyecek, içecek almak üzere şehre giderken kızcağızı bir ağaca bağlamış, şehirden döndüğü zaman bir de ne görsün, kıza sinekler, üvezler hücum etmişler ve kızcağızı öldürmüşler, çoban kavalını alıp hicranlarını terennüme başlamış. Daha Yozgat'a geldiğimiz zaman bu hikayeyi dinlemiştik, fakat gezdiğimiz yerlerin hiçbir tarafında bu üvez ezgisini çalan bir kavalcıya maalesef rastlayamadık.
Aynı hikayeyi biz 1941'de Kayseri ili içinde, Afşarlar arasında çalışırken de işitmiştik, bunun bir de kartallı varyantı vardır, ağaca bağlanan kızı sinekler değil kartallar parçalayıp öldürmüştür.
Diğer bir hikaye: Bir adamın iki karısı varmış. Daima kavga ederlermiş. Tanınmış bir sazcı bu iki kadın arasındaki kavgayı, yaşlısını kalın, gencini ince sesle taklit etmek suretiyle sazıyla tasvir edermiş. Bunu da maalesef bulup zaptedemedik. Müzik folklorumuzun bu tip çeşitlerini de bulup kaydetmek lazımdır.
Ben kendi hesabıma, bir gün bütün il merkezlerimizin ses, hareket ve renk kaydeden makinelere sahip olmalarını ve kılıklarını bütün teferruatıyla zaptetmelerini candan temenni ederim.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.