İnsan gurbettedir. Kendi gurbetini içinde taşır daima. Kurtulmak istese de alenen gurbetinin dışına çıkamaz. Yaratılış şartlarının dışında bir konum seçemez kendisine. Hayatın kıvrak hamlelerine tutunarak yeri, toprağı yurtlaştırır. Öz yurduna olan hasretini içinden söküp atamaz. Garip kalma duygululuğunu sökemez kişiliğinden. Şahsiyetli olmanın, kimlikli yaşamanın burçlarına tırmanmanın yöntemini araştırır hep.
'Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde' gerçekliğinden ayrılamaz. Hüznün sularına bata çıka kirlerinden arınır. Hüseyni bir sabahtan destekler edinir kalbine. Bir yöne bakmanın ezberine adar hayatını. Kir tutmayan duyarlıkların sadağından ayırmaz ruhunu. Varoluşuna barınaklar inşa eden dilin çağrışımlarıyla yeryüzüne bakar. Oluşu ters yüz etmeye yeminleşen serpintilerin kıyıcılığını sorgular. Yaşamaya dayanak oluşturan hakikatlerin donanmasını yürütür göğsünde.
Konuşan bir özne olarak yaklaşır yaşadıklarına. Kekemeliklerin gelgitinde ufalanan yaşantılarını gözden geçirir. Sesine ses ekleyen kelimelerin çağrışımıyla dökülmüşlüklerinin çetelesini tutar. Dilin sese dönüşen kucaklayıcılığına açar bağrını. Sessizleştiren yapaylıkların serpintisinden dilini muhafaza eder. İnsanın dış dünyayla olan mücadelesinde yenik düşmemesi için kelamın tazeleyen gücünü yurt edinir. Buradan bakar yapıp ettiklerine.
Dilin gücü türkülerde gizlidir. İncelen bir yüreğin seslenişleri akar türkülerden. Otururken, gezerken, bir başınayken mırıldanır insan. İçten içe konuşur kendisiyle. Dış dünya ile iletişim kurmanın dersine çalışır. Bu tutum kimileyin türkü söylemek şeklinde dışlaştığı gibi kimileyin de şiir formunda taşar yürekten. Şair yüreğinin dışındaki gönülleri sarar sıkıca.
İnsanın tabiatla, eşya ile ilişkisi onun yaşama biçimini de belirler. Çünkü hemcinsleriyle omuz omuza vererek fıtratının gereklerini yerine getirebilecek olan insandır ancak. İnsan; yalnızlaştırmalara karşı tavır geliştirebilir, mevcudiyetinin ayrılmazlarını sürekli tazelenen bir bilinçle yeni baştan kavrayabilir. Açıkçası kendi evini kendisi kurabilir. Kendine yetebilirliğin muazzam burçlarına tırmanabilir. Sessiz kaldıkça, sözsüz kaldıkça gurbette olduğunu kavrayabilir. Aşksız, şevksiz oluşun tehlikelerini anlayabilir. Gide gide hasrette kavruluşun üstesinden gelme bilgisine erebilir. Böylelikle İbrahim'in İsmail'e öğüdünde olduğu gibi ömrünü evini sağlam kurmaya adayabilir.
Adem'i ademlikten ayıran ince çizgiden hikmeti öğrenir. Bilinçli bir iradenin varoluşunda içkin hale getirdiği bilginin nüvesini gönlünde taşır. Dolayısıyla kültürün ilk taşıyıcısı, ilk yorumlayanı olur. Adem'le başlayan sorumluluğu üstlenerek hayat tarzını örer. Mesnetsiz kalmamak için kelamın özgül dünyasından esintiler koşturur göğsünde. Meselesizliğin çöllerine çitilmemek uğraşına sözleşir hep.
Yapıp etmelerinin gündelik hayatta karşılığını bulmasını ister. Hayatla omuz omuza vererek yaşantıyı örmeyi benimser. Yar ile hemhal olup ağyarın hışmından korunmayı umar. Uhdesine verilmiş emanetleri korumanın lüzumuna inanır, özüyle suretinin muhafazasından yana tavır koymayı ister.
İçinin doğruları ışığında dışını okumayı erdemlilik sayar. Doğaya yönelen eliyle birtakım çalışmalara girişmesi sonucu tabiata tahakküm etme iradesine sahip olur. Tabiatla, toprakla, börtüböcekle ünsiyet kurmaya uğraşır. 'Tabiatın içinde tabiatla birlikte' yaşamak bilinçliliğini yol kılavuzu bilir. Kendi içinde derinleşerek durulmayı varoluşunun ayrılmazı yapar. 'Sermayem derdimdir / Servetim ahımdır' diyen bir yürekle 'yüce dağlarda' dolaşmak arzusunu ıraklaştırmaz ruhundan. 'Aşan bilir karlı dağın ardını / Çeken bilir ayrılığın derdini' itirafına durarak 'Gül alıp satmanın zamanı değil' söylemiyle zamaneden şikayet eder.
Evinin, ev çevresinin imarını ihmal etmez. Kendine mahsus kültürüyle 'Yaprak gazel olmuş durmuyor dalda' der. İçine doğduğu özgün kültürle hayatın uyumluluğu bozuldukça sızlanır. Acısını durduracak güneşler arar dünyada. Seher yelinden, nazlı yarden haber getirmesini bekler. Elden ayaktan düşüşün sonucunda kaldırılmayı yarden umar çünkü. 'Başı pare pare dumanlı dağlar'la yolu kesilir sonuçta.
Acı gelip orta yere yığılır günden güne. İnsan kalan, kendine mahsus sesiyle 'Değmen benim gamlı yaslı gönlüme' dileğine tutunur. Umut tükenmektedir çünkü. Sevgili başta olmak üzere bu yarayı saracak kimse kalmamaktadır ortada.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.