Y. Z. Demirci, türkülerin çok köklü an'anelere sahip halk zümreleri arasından çıktığını belirterek; türkülerin halktaki kültür canlılığının ifadesi olduğunu, seciye ve ruhiyat tetkikleri için de malzeme mahiyetinde olduğunu ifade eder. Y.Z. Demirci, bir türkünün hayatında üç safha bulunduğunu, bunların da; menşe, seyr, istihale olduğunu açıklar ve türkülerin şifahi an'ane ile ağızdan ağza geçip değiştiği için bunların menşelerine ait bir delil bulmanın zor olduğunu belirtir.
Araştırıcıların birleştikleri nokta şöyle özetlenebilir: Türkülerin, gezici halk ürünleri olmaları dolayısıyla, bünyelerine yeni unsurlar eklendiği gibi, bazı unsurları kaybettikleri ve değişime uğradıkları bir gerçektir. Bu sebeple türkülerin çıkış noktaları belirlenemediği gibi, kesin olarak bütünüyle bir türkünün, bir yörenin malı olduğu da söylenemez. Diğer anonim ürünler gibi türküler de düne kadar, kervanlarla, askerlik görevini yerine getirmek için çoğu zaman ilk kez köyünden ayrılan gençlerle, gurbetçilerle, aşıklarla bir yerden bir yere taşınmıştır. Yapılan incelemelerde, bu çeşit ürünlerin sadece bir ülke içinde yer değiştirmediğini sınırları aşarak, komşu ülkelerde de etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Y.Z. Demirci de, Fransa halk şarkılarını örnek göstererek bu şarkıların Belçika, İsviçre hatta Kanada'nın, Fransızca konuşulan yerlerine kadar gittiğini belirtmiştir. Bir türkünün içinde, bir memleket veya o memlekete ait bir yer ismi bulunması, o türkünün, oradan çıktığına delil sayılmayacağını, çünkü türkülerin içindeki isimler, teşbihler, gezdikleri uğradıkları yerlere göre de değiştiğini ifade eder.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.