Kara Oğlan konusundaki ilk çarpıcı gelişmenin tarihi 1933'tür. O yıl, hem Ergun'un Karaca Oğlan'ı yeni Türk harfleriyle ilk baskısına kavuşur; hem de Ergun'a ilk baskı sırasında beş yüzden fazla şiir gönderen, o dönemin "Ankara Mıntıkası Maarif Emini" olan İshak Refet (Işıtman)'ın Karaca Oğlan'ı yayımlanır.
İshak Refet, Sadettin Nüzhet'e göre daha yaşlıdır ve o da Karaca Oğlan ile ilgilenmektedir. Konuyu, eserinin, ön sözü yerine geçen Önür'ün den aynen aktarıyoruz:
Geçmişlerde bu büyük şairin deyişlerini on, on iki yıl uğraşarak toplamıştım. Bundan yedi yıl önce (1926) onları Sadettin Nüzhet Beye verdim. Arkadaşım kendi uğraşlarını da ekleyerek Karaca Oğlan adlı bir kitap çıkardı. Burada o kitap için de bir şey yazmıyorum. (Işıtman, 1933: 9)
Anlaşılacağı üzere İshak Refet Bey'de bir kırgınlık sezilmektedir. Onun Karaca Oğlan'ı toplamaya başlaması her halde 1926'dan on, on iki yıl öncesine, yani 1914-1916 yıllarına rastlamaktadır.
İşte Karaca Oğlan'a böylesine emek veren İshak Refet Bey, doksan altı sayfalık eserinin "Divan Şairleri ve Karacaoğlan" başlıklı bölümünde (s.54-56), Naimi-i Hamidi ile Sümbülzade Vehbi'den söz edip örnek beyitleri verdikten sonra bir notunda şöyle demektedir:
Pek değerli Türkiyat alimi Köprülü zade Mehmet Fuat Beyefendi üstadımız bir yazısında bu "Karaoğlan" ın "Karacaoğlan" zannedildiği halde "Karaoğlan" olmayıp bir ayıcı türküsü olduğunu ve ayıcıların ayıya "Karaoğlan" dediklerini yazar. "Karaoğlan" ın "Karacaoğlan" olduğunu kestirmek kolay olmamakla beraber şimdiye kadar "Karaoğlan" türküsü diye başka bir türkünün bulunmaması, işitilmemesi her ikisinin bir olduğunu sandırır. Ayıcıların türküsü 'Kocaoğlan' türküsüdür ve ayıcılar ayıya 'Kocaoğlan' derler, 'Karaoğlan' demezler. (Işıtman, 1933: 55)
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.