Halk türküleri, hem müziği hem de şiiri alakadar ettikleri için folklor araştırmalarında özel bir yer tutarlar. Türküler, aslında belli bir hece vezni kalıbına (söz gelimi 4+4; 4+3; 4+4+3 gibi) uydurularak yazılmış bir nazım parçasından oluşur. Bu bazen bir halk şairinin manzumesidir, sonradan türkü haline geçmiştir. Yahut da doğrudan türkü olarak yapılmıştır. İki durumda da sözler çok defa melodiye tamamen karşılık gelmez; melodideki bazı notalar açıkta kalır ve halk türküsünde; sözleri melodiye ya birkaç notayı bir hece üzerinde toplamak, ya da mısraa bazı heceler veya kelimeler eklemek suretiyle, bu aksaklık düzeltilir. Bu durum, başta beste için yapılmadığı halde sonradan bestelenen bir halk şiiri için geçerli olduğu gibi, melodinin bir metinden diğer bir metne geçmesinde ve hatta melodi ile aynı anda doğan, güftesiyle bestesi değişmeyen türkülerde de geçerlidir. Bu tür ilaveler, türkü için tabii bir durum olarak algılanmaktadır. Bu durum, bütün milletlerin halk türkülerinde görülür. Boratav, Türkiye'de halk türküleri, halk edebiyatı ve halk müziği çalışmalarında, anonim halk edebiyatı ürünlerine ait bol malzeme basımına ve teknik araştırmalara karşın, onların konuları, toplumla ilgileri, estetik ve sanat itibarıyla değerleri, nihayet sosyal fonksiyonları üzerindeki araştırma ve değerlendirmelerin pek olmadığını söyler. Türkiye'de son zamanlara kadar disiplinler arası çalışmaların revaçta olmaması, türkünün bu gözle incelenmemesinin bir nedeni iken, diğeri de türkü üzerine çalışma yapanların müzik konusunda uzman olmamaları olarak kaydedilebilir.
Türkünün sanatsal değeri, sadece onun mısralarında değil aynı zamanda değerinin yarısını oluşturduğu söylenebilecek melodisinde saklıdır. Türküde müzik, kuşkusuz, sözlerle kaynaşmış ve ondan ayrılmaz bir haldedir. Türkü, asıl anlamını ancak bu şekilde bulur. Türkü metninde, dağınıklık, ölçüsüzlük, bütünsüzlük bazen de bayağılık görülebilir. Boratav, bunun nedeninin, bu türden eserlerin hiçbir zaman gerçek bir sanatkarın titizliğinden geçmemiş, hatta ilk güzelliğini zevklerin, değişen zaman ve yerlerin çeşitli, birbiriyle çelişki arz eden durumlara kurban gitmesiyle izah eder. Boratav, türkülerin bir milletin yüksek sanat eserleri olmadığını, bu eserlerde, işlenmemiş halk sanatkarlarının çok kez sınırlı ve tek kalmaya mahkum güçlerinin, sanat yeteneklerinin bulunabileceğine işaret eder. Ona göre; bu sınırların dışına çıkmaması tabii olan bu eserler, toplumların gelişim aşamalarında, bütün kalabalık halk kitlelerini tatmin edecek sanatkarların bulunmadığı dönemlerde veya dışa kapalı mekanlarda genellikle sanat eserlerinin çok yönlü işlevini de icra etmekteydiler. Halk edebiyat ve sanat ürünlerinin araştırılmasında sürekli olarak onların bu çifte rollerinin göz önünde bulunmasının gerekliliğinin altını çizer. Taşdelen'e göre ise türkülerin halk tarafından üretilmiş olması, onların sanat değeri açısından düşük ve seviyesiz oldukları anlamına gelmez. Aksine türkülerde şiirsel ve sanatsal açıdan ileri söyleyişlere sıklıkla rastlanır. Bu söyleyişler sanatsal olma iddiası taşımayan basit ve yalın, fakat bir o kadar da çarpıcı etkili söyleyişlerdir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.