Sabahın dokuzunda motorla Vakfıkebir'e çıktığımız zaman sahilde bizim için tertiplenen bir grubu horon oynar bulduk, bir iki saatten beri oynuyorlarmış, küçük zurna ve davul eşliğinde olarak. Hazırlığımızı yapıncaya kadar saat on ikiyi buldu. Beş saatten beri oynayan bu insanlar, oyunlarına son verdiğimiz zaman bize adeta darıldılar, "Biz akşamdan sabaha, akşama kadar böyle oynarız" dediler. Bunu gözümüzle, görmeseydik inanmazdık. O ne tahammül, o ne bitmez tükenmez enerji idi.
Biz baloda birkaç dakika vals yapsak kösülür otururuz. Vakfıkebirli gözümüz önünde saatlerce oynadı, yorulmadı. Bu taraflarda horonların refakat sazları küçük tip zurnalarla davuldur. Seyrettiğimiz grupta üç kişi vardı. Genç ihtiyar herkes oynuyordu, yorulan çıkıyor, biraz dinlendikten sonra tekrar halkaya giriyordu. Oyuncular adeta vecd hali gösteriyorlar, birçok kadın, etrafta oturmuş onları seyrediyordu. Oyunu davulcu idare ediyor, o da bazı yerlerde coşuyordu. Bazen yalnız zurna çalıyor, davul duruyor, figür değişmelerinde kumanda ediyor, ter içinde sırsıklam oluyorlar, biraz su içip tekrar devam ediyorlar. Birinin sırtındaki gömlek vücuduna yapışmıştı, bir ara gömleğinin uçlarını toplayıp sıktı, su akar gibi ter aktı.
Zurnacılardan biri on bir, on iki yaşlarında çok sevimli bir çocuktu (Tonyalı imiş). Davulcu coştuğu vakit dizleri üzerinde yürüyor, gelen geçen horona katılıyor, en çok "sık saray" oynuyorlar. Bu belki en zorlu bir horon. Horoncular sanki bir ibadet coşkunluğu gösteriyorlar.
Bize şöyle bir süvit çaldılar ve oynadılar:
1) Horon kurma, 2) Bağlama (aldırma), 3) Yukarı havası, 4) Titreme, 5) Köçek havası, 6) Sık saray, 7) Dik horon (yeğnik), 8) Sallama.
Davulcu da oynuyor, zurnacı arkasından koşuyor, onu takip ediyor.
Vakfıkebir'den önce Beşikdüzü'ne uğramıştık. Köy Enstitüsünde bir gece misafir kaldık. Enstitü çocukları, kız erkek bize çeşitli horonlar oynadılar. Bunlar hep Karadeniz kıyıları çocukları idi. Karadeniz halkı şair oluyor, çocukları da öyle. Horon oynarken, içlerinden bir kız öğrenci beyitlerle bizi oyuna davet etti. Derhal kalkıp biz de büyük halkaya girdik. Aynı öğrenci gene şiirle bize teşekkür etti. Akçaabat'ta aldığımız davul zurna ile çalınan horon fasıllarından biri: 1) Horon kurma, 2) Sallama, 3) Titreme.
Kemençe ile aldığımız bir süvit: 1) Sık saray (Sara), eller yukarı; 2) Türkü havası, eller aşağıda; 3) Yarım horon, eller arkada. Bu taraflar horonu çok sert, sık oynuyor (Vakfıkebir ve Tonya detayları).
Maçka'da da sık saray zevkle oynanıyor. Çok kuvvetli kemençe çalanları var, Fehmi bunlardan biri. Hem çalıyor, hem oynuyor, hem söylüyor, coşkunluk hali gösteriyor. Kemençesinin ucunda renkli boncuklar var.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.