Ayancık'ın Tarakçı köyünde bir türkü söylenir hazin hazin. "Çimenci" lakaplı bir aşık yaşarmış bu köyde. Çeyrek asır önce ayrılmış aramızdan. Bizlere de hazin bir öykü bırakmış.
Çimenci'nin bir sevgilisi varmış. Emine'ymiş adı. Güzel mi güzel, tatlı mı tatlı. Çimenci tutulmuş Emine'ye, ama nasıl! Sever, yanar, söyler ama ne çare. Bu iki delice sevdalı kavuşamaz birbirine. Sevda öyle güçlü, kavuşmak öylesine imkansızmış ki, dere şırıltısını inlemeye, bülbül şakımasını ağlamaya, çiçek açmasını solmaya çevirmiş. Gökyüzü aylardır ağlamış, güneş aylardır saklamış ışınlarını, ekinler boyunlarını bükmüş, menekşeleri sel almış. Çimenci öylesine tutulmuş ki sevdaya, düşman başına vermesin der gibi mısraları:
Çimenci'de ak taşlar
Ak değil kara taşlar
Ben tutuldum sevdaya
Siz tutulman kardaşlar
Babası vermez ya Emine'yi, Çimenci'ye. O da kolay kolay vazgeçmez bu sevdadan. Emine'nin ailesi –ya da başka bir sevdalısı- bir kiralık katil takar Çimenci'nin peşine. "Vur, öldür ki, vazgeçsin bu sevdadan" der gibi. Çimenci ölmekten korkmaz ama, bir tenhada kurda, kuşa yem olmak da istemez. Bir yalvarış, bir medet umuş çöker mısralarına:
Çimenci başı burun
Durun kardaşlar durun
Ben çıkrıktan geçince
Beni o zaman vurun
Anlaşılan Çimenci, evlenip bir yuva kurmak için çabalıyor var gücüyle. Hasımlarından daha fazla kaçamayacağını anlıyor. Ama Emine'sine kavuşmadan ölüp gitmek de istemiyor. Ölüm kaçınılmaz olduğunda, kendi çıkrığının dibinde, kendi köyünde, kendi toprağında razı olur vurulmaya. Fakat Emine'nin salına salına yürürken dalgalanan şalvarı ve rüzgara savrulan dalgalı saçları, bir başka tutuşturur, Çimenci'nin gönlünü. Kara sevda gönüllerde, senelerce sürer gider. Her saniye Emine'si gelir aklına:
Çimenci'nin dağları
Potinimin bağları
Deniz dalgası gibi
Emine'min şalvarı
Çimenci, dağlara çıkıp, kurtlarla, kuşlarla arkadaş olmuştur artık. Kimbilir belki de kuşlar ona Emine'nin sesini, rüzgar da Emine'nin kokusunu, nefesini getiriyordur, bilinmez:
Çimenci'nin taşları
Alçak geçer kuşları
Yaktı beni kül etti
Emine'min saçları
Bir gün Emine verilir bir başka yiğide, daha varlıklı diye. Artık, Çimenci'nin aşkı siteme dönüşür mısralarında. Bir yandan da kendisi için tutulan kiralık katile seslenir:
Çimenci'de durulmaz
Böyle yiğit vurulmaz
A kız zilli Emine
Böyle koca bulunmaz
Türkünün sonunda iki kişi daha karışır öykümüze. Bunlardan biri, Emine'nin kocası Değirmenci Sadık, diğeri de Çimenci'yi vurmak için tutulan kiralık "Katil Osman". Bize anlatılan öykü, söylenen türkü bu kadar. Bizim başkaca bir sözümüz yoktur, bilinenden, duyulandan başka:
Sadık beyin deymeni
Döne döne un eler
Emine'min sevdası
Beni yakar kül eder
Ve Çimenci, bir gece köyüne gelip evine giderken, yol kenarında bir tümseğin arkasından atılan satılmış bir kurşunla ölür. Ardından gözyaşı, hatıraları ve türküleri kalıyor bizlere. İçli içli, yanık yanık:
Osman'ın salı çamdan
Kaldır perdeyi camdan
At satılmış kurşunu
Ben de bıktım bu candan
Çimenci'ye rahmet dileğiyle noktalıyoruz öykümüzü. Diliyoruz, seven sevdiğine kavuşsun.