Afyonkarahisar'ın gelenek ve görenekleri doğrultusunda kış gecelerinde genç ve yaşlılar kendi gruplarıyla haftada bir "gezek" adı verilen yemekli toplantılarla biraraya gelirlerdi.
Tahminen bundan 80-90 yıl önce, bir babanın Haşim (Kör Haşim) ve Salih adında iki oğlu vardır.
Bu iki kardeş de yemekli ve içkili gezeğe katılırlar. Birkaç hafta sonra gezek sırası Salih'in evindedir. Salih o gece sürpriz olsun diye ilişkisi olan bir kadını (yosma) da gezeğe getiriyor. Yemekler yenmekte, çalgılar çalmakta, içkiler içilmekte ve yosma da oyunlarını sergilemektedir.
Salih'in ağabeyi Kör Haşim, yosmanın oyununu evin hol penceresinden seyrediyor. Yosma, oyununu bitirdikten sonra evine gitmek için odadan çıktığında, Kör Haşim kadına ilişki kurma teklifinde bulunarak kadını rahatsız ediyor. Kadın, Haşim'in elinden güçlükle kurtularak evine kaçıyor ve ertesi gün olanları Salih'e anlatıyor. İki kardeşin arasına girmek istemediğini de vurguluyor.
Bu duruma çok üzülen Salih, bir gün akşam ezanına doğru çarşıda ağabeyi Kör Haşim'le karşılaşıyor. Yosma için tartışmaya başlıyorlar. Tartışma büyüyor ve iki kardeş sille tokat kavgaya tutuşuyorlar. O sırada Kör Haşim çarşının ortasında kardeşi Salih'i belinden çıkardığı bıçağı ile yaralıyor. O anda da akşam ezanı okunmaktadır. Salih'in yerde kanlar içinde yattığını gören esnaf yardıma koşsa da iş işten geçmiş, Salih ölmüştür.
Kardeş katili olan Kör Haşim'in aklı başına gelmiş, bin pişmanlık duymuşsa da özbeöz kardeşi ölmüştür.
Afyonkarahisar halkı bu acı olayın etkisinden günlerce kurtulamıyor ve yakınları Salih'e ağıt yakıyorlar.
Türkü, 1966 yılında Afyonkarahisarlı rahmetli ustaların sazları eşliğinde Abdullah Uluçelik tarafından teyp bandına okunmuştur.