Bestekar Ekrem Taşkınsel, şair Osman Attila'dan naklen anlattığına göre:
Rumi 1326 (Miladi 1910) yılında Afyonkarahisarlı bir delikanlı, Kütahyalı bir kızla nişanlanıyor. Kız Afyonkarahisar'a gelin gelecektir.
Kız evinde ve oğlan evinde düğün hazırlıkları başlar.
Dedelerimiz ve babalarımız zaman zaman anlatırlardı. Rumi 1326 yılında yurt çapında çok şiddetli kış oluyor ve 5-6 metre yüksekliğinde yığan kar ve soğuk yüzünden halk aylarca evlerinden çıkamıyor. Hatta komşuların birbirine varabilmek için karın altından tünel kazdıkları söylenir.
O yıl yağan kar nedeniyle yollar kapalıdır. Bir yerden bir yere gitme olasılığı yoktur. Oğlan evi, bir türlü Kütahya'da düğünü yaparak gelin kızı Afyonkarahisar'a getiremiyor.
Bu durum karşısında bunalıma giren damat, eşi olacak kızı ilk gördüğünde, kızın giydiği şalvarın üzerindeki gül desenlerini hatırlayarak;
Kar mı yağdı Kütahya'nın dağına
Ateş düştü ciğerimin bağına
Gül döşenmiş şalvarının ağına
diye hisleniyor ve içini türküye döküveriyor.
Bu türkü Afyonkarahisar'da kadın oyun havası olarak hala çığırılmaktadır.