Cin Yusufoğlu atıcı, vurucu bir büyük eşkıya imiş. Bu hal böyle olmakla beraber, kendisi fakir bir adam da değilmiş. Kozan'ın hatırı sayılan hanedanından biriymiş. Hükümet bu adamı ele geçirmeye çalışmış. Kabil olamamış.
Nihayet Adana'da Zahiroğlu adında bir bey varmış. Bu Arap, bir gün Kozan'a gitmiş. Cin Yusufoğlu'nun odasına misafir inmiş. Onunla konuştuktan sonra ona:
- "Bu dağlarda insan eşkıyalık yapmakla adam olmaz. Gel beraber gidek. Adana Paşası'na müracaat edek, senin kusurlarını affettireyim. Gel de bundan böyle evinde ekmeğin yensin, kahven içilsin, rahat günler geçir, bana dua et" der ve üç taş atarak yemin eder.
Cin Yusufoğlu, Zahiroğlu'nun sözlerine inanır. Doğru onunla beraber Adana'ya gider, ikisi birden Acem Han'ına inerler. Zahiroğlu, Yusufoğlu'nu handa bırakır, kendisi aceleyle Paşa'ya gider. Paşa'ya der ki:
- "N'ola sana malum ola. Cin Yusufoğlu dediğin çapkın herifi bugün buraya getirdim, Acem hanındadır. Bir alay asker ile bunu elde etmenin kolayı..."
Han çevrilir, uzun süre çatışma olur, sonunda Cin Yusufoğlu yakalanır. Hapishaneye atılır, iki saat sonra boynu vurulacaktır. Yusufoğlu yakalanmaya yakalandığını, hiç olmazsa son isteğinin yerine getirilmesini ister.
İsteği üzerine al atını ve cidavını getirirler. Yusufoğlu al atına biner cidavını kuşanır. Kendisini izleyenlere bu türküyü söyler ve türkü biter bitmez atını son hızla askerlerin üstüne sürer. Askerler paniğe kapılırlar. Cin Yusufoğlu ise hanın büyük kapısından kaçarak Kozan dağlarının yolunu tutar.