Milli mücadeleden sonra Dumlupınar'da bozguna uğrayan Yunanlıların Afyonkarahisar'da halkımıza yaptığı zulüm ve işkencenin etkisinde kalan büyük şair "Vehbi Çizmecioğlu" nun yazdığı, Afyonkarahisar'da kaymaklı şeker mucidi Şekerci Salih Şeker, Salih Çobansalihoğlu ve birkaç arkadaşı ile birlikte İzmir'e gidip bastırarak, İzmir halkına dağıttığı türküdür.
Türküyle ilgili küçük bir anı da var:
Emirdağlı Ahmet Nalçacı'nın eşi Safura hanım, çocukluk çağlarında iken, bir gün Mustafa Kemal Atatürk, eşi Latife Hanım ile Afyonkarahisar'a ilk geldiklerinde, o zamanın okul öğrencileriyle birlikte Atatürk'ü karşılamak için TCDD garına götürülüyor.
Öğrencilerin önlerinde birer dikiş makinesı ve birer top kaput bezi bulunuyor. Temsili olarak orduya iç çamaşırı dikiyorlar.
Atatürk ve eşi Latife Hanım trenden iner inmez küçük Safura, daha önceden ezberlediği Vehbi Çizmecioğlu'nun yazdığı "İzmir Türküsü" destanını Atatürk'e karşı okuyor.
Büyük kurtarıcı Atatürk, bu destandan hisleniyor ve Safura'nın okuduğu bu şiirden etkilenerek orada bulunanlardan birisine:
- "Bu kızın babası kimdir? Bunu ben evlad-ı maneviye olarak yanıma almak istiyorum" diyor.
Küçük Safura'nın orda bulunan dayısı, Atatürk'e,
- "Paşam, ilk söz hakkı babasınındır, ben bir şey diyemem" diyor.
Afyonkarahisar'ı ziyaret nedeniyle, konu öylece kapanmış oluyor.