Ortaköy'ün kuzeyindeki köylerin birinde "Süleyman" isminde bir genç çobanlık yapmaktadır. Köyün güzel kızlarından "Sultan" ile nişanlıdır.
Köyde düğünler genellikle sonbahar aylarında olmaktadır. Bu süre içerisinde Süleyman güttüğü koyunların sahiplerinden parasını alacak. Ailesi de harmandan, bağdan bahçeden kalkan ürünlerini satıp düğün masraflarını denkleştireceklerdir.
Bu arada Sultan'ın üvey annesi, Sultan'a devamlı baskı yapmakta, onu ağır işlerde çalıştırmaktadır. Ona kötü sözler söylemekte, geçimsizlik yaratmaktadır. Sultan bu işkenceye dayanamaz. Süleyman'a kendisini kaçırması için yalvarmaktadır. Süleyman bu işe razı olmaz, düğün yapmak istemektedir.
Sultan sonunda Süleyman'ı yalvarıp yakarıp ikna etmeyi başarır. Bir gece kaçarlar. Ortaköy'ün Göklerköyün'ün üzerindeki Harundağı'na çıkarlar. Süleyman'ın ailesinin bağı, bahçesi de Harundağı'nın altındaki düzlüktedir. İki genç gündüzleri Harundağı'nın eteğindeki bağ, bahçe işleriyle uğraşan ailesinin yanına inerler. Yiyeceklerini, içeceklerini alırlar. Gece dağa çıkıp, kumlu bir yerde çalıdan çırpıdan yapılan aleycikte yatarlar.
Aradan üç gün geçtikten sonra iki genç akşam üzeri elbiselerini değiştirip yıkanmak için köye dönmeye karar verirler. Elele tutuşup köye doğru koşarak gelirlerken, köylülerden birisi görür. Hemen Sultan'ın amcasına haber verir. Köyde "Gavur Eren" diye vicdansız ve zalim bir insan olan Sultan'ın amcası bu olaya içerlenmektedir.
Sultanın amcası hemen silahını alır. İki gencin gireceği Süleyman'ın evinin avlusundan içeri girerler.
Pusuda bekleyen Sultan'ın amcası silahını doğrultur ve bağırır:
- "Kıpırdamayın sizi yakarım."
İki gencin yalvarmaları, yakarmaları boşunadır. Amca kararlıdır. Sultan:
- "Amca ne olur onu vurma, beni vur" diye ağlar. Amca dinlemez. İki genç kaçmaya başlarlar. Amcası silahını doğrultur. Süleyman'ı vurur.
Genç Süleyman'ın ölümü köyü yasa boğar, köye otopsi için gelen hakim, savcı, doktor da olaya çok üzülür. Doktor Sultan'ı muayene eder. Sultan'ın üç gün önceden bakireliğini kaybettiğine dair rapor verir.
Olay üzerine aynı köyden "İsmail Yüksel" bu türküyü yakar.