XVIII. yüzyılda Bozok (Yozgat) merkez olmak üzere Orta Anadolu'da hakimiyetini kabul ettiren ve bu nedenle İstanbul'da âyanlık elde eden Çapanoğulları, 1777'de Kırşehir Sancağı mütesellimliğini ele geçirmişlerdir.
Çapanoğlu Süleyman Beyin oğullarından Karabey, Kırşehir'de bir düğüne davet edilmiş, iyi ata binen Karabey, düğünde içlerinde Malya çiftliğine yakın köylerin birinde oturan Colap Hasan adlı bir Türkmen Beyinin oğlu Şahin Karacabey'in de bulunduğu bir cirit oyununa katılmıştı. Oyun sırasında Şahin Karacabey'in atı bir kaç kez Çapanoğlu Karabey'in atına yetişmiş ve Karabey'i zor durumlara sokmuştu.
Bu olaya çok içerleyen Çapanoğlu Karabey, Şahin Karacabey'i konağına çağırtmış ve bindiği atını kendisine vermesini söylemişti. "Bir yiğide altındaki atı vermek yakışmaz" deyip Çapanoğlunun isteğini geri çeviren Şahin Karacabey, düğün dönüşü yolda Çapanoğlunun adamları tarafından yakalanmış, kolları bağlı işkence edildikten sonra atı elinden alınmıştır.
Yaralı olarak köyüne dönen Karacabey, iyileştikten sonra atının peşine düşmüş, takip ettiği Karabey'i ıssız bir yerde kıstırarak atını almış, çıkan çatışmada Çapanoğlu Karabey öldürülmüştür.
Harekete geçen Çapanoğlu Süleyman Bey, oğlunun katilini öldürene bir değirmen, iki sulu tarla, bir çift öküz, bir binek tay vereceğini ilân eder. O günkü koşullarda cazip olan bu ödülü almak isteyenler harekete geçerler. Şahin Karacabey, kayalık özü adıyla bilinen bir yerde tuzağa düşürülüp öldürülmüş, ölüsü de ıssız bir yere atılmıştır. Şahin Karacabey'i günlerce arayan ailesi, nihayet ölüsünü ıssız bir yerde yırtıcı hayvanlar tarafından başı ve gözü tırtıklanmış bir vaziyette bulmuştur.
Zorla atı elinden alınan ve haksız yere acı bir şekilde öldürülen Şahin Karacabey'e, yöre halkı çok üzülmüş ve üzüntüsünü şu mısralara dökmüştür. Keskinli Hacı Taşan, Silsüpüroğlu Mahir ve Karaca'nın ağıdı ile burada verilen Karaca'nın ağıdından derlediği mısraları kasete okumuştur.