Merkezî devletler safında savaşa giren Osmanlı Devleti'ni saf dışı bırakmak amacıyla İtilaf devletleri (İngiltere ve Fransa) tarafından düzenlenmiş olan Çanakkale harekâtı 1. Dünya Savaşı'nın son zamanlardaki en önemli askerî faaliyetlerinden birini teşkil etmektedir.
"Gelibolu savaşları" adıyla da anılan bu harekat İngiliz ve Fransız gemilerinin Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını bombardıman etmesiyle başladı. Türk tabyalarını uzaktan topçu ateşine tutan İngiliz-Fransız filosu, Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarını tahrip etti. 17 Mart 1915 akşamı Türk donanmasına mensup Nusret mayın gemisinin tüm zorluklara rağmen Karanlık Liman bölgesini mayınlaması deniz harekatının kaderini değiştirdi. 18 Mart 1915 sabahı boğaza giren ve tabyaları topa tutan İngiliz ve Fransız gemileri, Çanakkale Boğazı'nın iki yakasındaki mevzilerden açılan ve Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınların etkisiyle mevcutlarının % 35'ini kaybedip geri çekildiler. 18 Mart Çanakkale savunmasında Mehmet oğlu Seyit 276 kiloluk mermiyi düşmanın ateş yağmuru altında tek başına taşıyarak topun namlusuna sürmeyi başarmıştır.
Çanakkale içinde toplar atılır
Atılan gülleler elle tutulur
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim eyvah
Bozguna uğrayan İtilaf devletleri, Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinden oluşan (Anzak) sömürge kolordusunu Arıburnu'na, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini de Seddülbahir'e çıkartacaklardı. Seddülbahir ve Kabatepe bölgelerine çıkarma yapmak isteyen düşman gemileri, hava muhalefeti nedeniyle Arıburnu'na çıkmak zorunda kaldılar. Beşinci Ordu tümen kumandanı Mustafa Kemal, emir almadığı halde 57. Alay'ı bir dağ bataryası ile takviye ederek düşmana karşı durdu ve kıyıya çıkan İngiliz ve Fransız kuvvetlerini geri püskürttü. Sivritepe, Merkeztepe, Arıburnu ve Seddülbahir'de direnen Türk ordusunun karşısında düşman kuvvetleri başarısızlığa uğradı.
11 Mayıs'ta Çanakkale'ye gelip cepheyi dolaşan Enver Paşa, İngilizleri Arıburnu'nda denize dökmek için Mareşal Liman von Sanders'e emir vermişti. 6 - 7 Ağustos gecesi Arıburnu kuzeyine asker çıkaran İngilizler, Anafartalar'a doğru ilerlemeye başladılar. Mustafa Kemal kumandasındaki kuvvetler tarafından dört gün süren kanlı boğuşmadan sonra Conkbayırı'nda durduruldular. I. ve II. Anafartalar Muharebesi denilen bu savaşlardan sonra düşmanla günlerce siper savaşları oldu. Ümitsizliğe düşen İngilizler 8 - 9 Ocak 1916'da çekilmek zorunda kaldılar. Karşı tarafın her türlü imkânlarına karşı, türlü mahrumiyet ve mühimmatsızlık içinde olan kahraman Türk Ordusu ve onun yiğit kumandanları, Çanakkale'nin geçilmez olduğunu başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere bütün dünyaya gösterdi.
255.000 Türk insanının hayatına mal olan bu savaşta eğitimli iyi yetişmiş birçok vatan evlâdı yitirilmiştir. Yine bu savaşta Anadolu'da her evden bir kaç yiğit can vermiş, kadınlar dul, çocuklar yetim kalmıştır. Türk halkı, bu savaşın acısını kolay kolay unutmamış, dul kalan gelinler, analar, bacılar, Çanakkale'ye gidip geri dönmeyen yiğitlerine günlerce ağıtlar yakmışlardır.
Ağıt yakanlardan birisi de Mehmet, Hasan, Sali, Ali adlı dört oğlunu ve kocasını Çanakkale'de şehit veren Mucur Küçük Kavak köyünden Âşık Sülük Hüseyin'in kızı Haçça'dır.
Bülbüller ötüyor seher çağında
Kan damlıyor kekilinin yağında
Yar ayrıldı ciğerimin bağında
Kader böyle imiş kime ne deyim
Kucağımda çekip yari aldılar
Aldılar da yad ellere saldılar
Kollarımı ta kökünden kırdılar
Kader böyle imiş kime ne deyim
Aşağıdan gelir atlı araba
Güvenilmez İngiliz'e Arab'a
Şimdi gönül bağım viran haraba
Kader böyle imiş kime ne deyim
Çanakkale haramiden geçilmez
Kan olmuş suları bir tas içilmez
Ali'm küçük el içinde seçilmez
Kader böyle imiş kime ne deyim
Mehmet'imin iki kolu sırmadan
Hasan'ınımın bıyıkları burmadan
Sali yavrum muradına doymadan
Kader böyle imiş kime ne deyim
Körpe kuzulara ağlıyor Haçça
Bize sebep oldu şu soyka maçça
Kametim büküldü ak düştü saça
Kader böyle imiş kime ne deyim