Kırşehir, Mucur ilçesinin Avcı köyünden 1888 doğumlu Mehmet oğlu Kara Yusuf (Yalçın), unvanından da belirtildiği gibi, karayağız, yiğit, mert bir delikanlıdır. Küçük Kavak köyünden Bekir (Altınok)'in kızı Mihriban ile evliliğinde Sayıt adında bir çocuğu dünyaya gelen Yusuf, henüz evliliğinin ilk yılı dolmadan Birinci Dünya Savaşı çıkmış, her Türk çocuğu gibi o da askere alınmıştır.
Cephede düşmana yenilmeyen Yusuf, açlığa ve bakımsızlığa yenik düşüp hastalanmış, hava değişimi verilerek memleketine yollanmıştır. Trenle Ankara'ya gelip birkaç arkadaşıyla birlikte yaya olarak köylerine dönmeye çalışırken, Kaman'ın Sofular (Aydınlar) köyüne gelince hastalığı ağırlaşıp yürüyemez hale gelen Yusuf, yollarına devam etmek isteyen arkadaşlarına Avcı köyündeki 70'lik babası ile Küçük Kavak köyündeki kayınbabası Bekir'e haber vermelerini tembihlemiştir.
Haberi alan Yusuf'un kayınbabası Bekir, kağnıya öküzleri koşup Sofular'ın yolunu tutmuştur. Diğer yandan Yusuf'un yaşlı babası Mehmet, bir merkebe binerek Küçük Kavak köyüne gelmiş, hısımı Bekir'in Yusuf'u getirmeye gittiğini öğrenince de burada beklemeye başlamıştır. Sofular köyüne varan Bekir, bir evin sekisinde ağır hasta yatan damadı Yusuf'u kağnıya yükleyip o günün şartları içinde binbir güçlükle bir akşam vakti Küçük Kavak köyüne getirmiştir.
Yaşlı babası Mehmet'le hasta yatağında görüşen Yusuf, sabah olunca doğup büyüdüğü Avcı köyüne götürülecektir. Babasının akşam namazına durduğu sıra iyice ağırlaşan Kara Yusuf, biricik oğlu Sayıt ile karısı Mihriban'ı göremeden 1916 yılında 28 yaşında iken geldiği günün akşamı Küçük Kavak köyünde ruhunu teslim eylemiştir. Yusuf'un vefat ettiğini duyan Avcı köyü halkı, akın akın Küçük Kavak köyüne gelmişlerdir. Onun ağzından böyle bir ağıt yakılmıştır.