1915'li yıllarda Kırşehir merkeze bağlı Yağmurlu Büyükoba köyünden Ahmet Kâhya'nın kızına aynı köyden Hüseyin adlı bir genç âşık olur. Ne var ki baba kız bu evliliğe karşıdırlar. Ahmet Kâhya'nın akrabası Hacı Ömer'in Ali ve Derviş adlı iki oğlu vardır. Ahmet Kâhya, Ali'ye "Bu Hüseyin bize rahat vermiyor, onu ortadan kaldırırsan sana kızımı veririm ve maddi yardımda bulunurum." der.
Ali, Hüseyin'i öldürür ve hapse düşer. Ahmet Kâhya Ali'ye yardım etmez, kızını da başka birisiyle evlendirir. Ali hapisten çıkınca kardeşi Derviş'e, sözünde durmayan Ahmet Kâhya'yı vurdurur. Ali'nin mensup olduğu Sadıklar kabilesi bu köyde barınamaz ve şimdiki Kurtbeli Yeniyapan köyü olan yaylaya yerleşirler. Ağababa lakabıyla anılan köyün ağası Yusuf Çavuş, bunları himaye eder. O zamana kadar Türkmen Karacayurt aşiretine mensup olan bu köylerde genelde cinayet işlenmediğinden bu iki kardeşe halk, Kanlı Ali, Kanlı Derviş lâkabını takarlar.
O sıralar, otorite boşluğundan yararlanan bazı kişiler bölgede yağma ve talan yapmaktadır. Bu aşiretin oldukça varlıklı ağası Yusuf Çavuş, çevredeki bazı güçlü kişilere bağlı eşkiyalara karşı aşiretini korumak maksadıyla Kanlı Ali, Kanlı Derviş, Sadık ve Hacı Ömer'i silâhlandırır. Bu kişilerin bütün ihtiyaçları Kırşehir'de büyük bir otoritesi olan Ağababa Yusuf Çavuş tarafından karşılanır. Bölgede yaşayan Abdallar da bir süre bu Yusuf Çavuş'un himayesinde barınırlar. Dört kişilik Kanlı Ali eşkiyasının ünü kısa sürede Orta Anadolu'da yayılır. Adları birçok soygun ve cinayete karıştığı için kendilerini takibe alan jandarmayla birkaç kez çatışmaya girerler.
Bölgedeki kalabalık göçebe Çingen kafilesiyle birkaç kez çatışmaya giren Kanlı Ali çetesi, bir gece çingen çadırlarını basıp soyarlar. Aradan zaman geçer. Büyük Yağmurlu, Kılıççı mevkiindeki değirmene un almaya giden Kanlı Ali, sırtındaki ceketini çıkartır. Çingenlerde gasbettiği gümüş işlemeli kama koltuğunun altından görünür. Bu sırada değirmene un almaya gelen iki çingen kamayı tanır ve gizli gizli aralarında konuşmaya başlarlar. Yine bu sırada değirmende bulunan ve Yağmurlu Abdal Deresinde oturan Yusuf Usta, bunların konuşmalarını Kanlı Ali'ye aktarır. Ununu üğütüp köyüne dönen Kanlı Ali'nin yoluna çingeneler pusu kurar. Çıkan çatışmada bir çingen gelini Kanlı Ali tarafından vurularak öldürülür. Kanlı Ali ve adamları, çingeneleri Ankara yakınlarında Kızılırmak üzerindeki Kesikköprüye kadar sürerler. Çingenelerin Çeribaşısı Atatürk'e başvurur. Kırşehir jandarmasına bunların yakalanması için özel emir gönderilir.
Kanlı Derviş, Karahıdır köyünde evlidir. Bu köye geldiği bir gece Hidayet isminde birisi tarafından pusuya düşürülür ve öldürülür. Ali, Sadık ve Hacı Ömer, Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesine bağlı köylerden birine mensup Sami Ağa adlı zengin bir adamın Boğazlıyan'dan düğün için aldığı çehiz arabasını yolda soyarlar. Soygunda atları tutmaları için, ilk kez Ali'nin oğlu Arif ile akrabası İbrahim de bulunmuştur. Sami Ağa, Boğazlıyan müfreze komutanına şikayette bulunur. Kurtbeli Yeniyapan köyünü basan müfrezeler, Ali, oğlu Arif, Sadık, Hacı Ömer ve İbrahim'i yakalayıp olayın meydana geldiği Boğazlıyan'a götürmek için yola çıkar. Müfreze komutanı yüzbaşı, bir önceki çatışmada yakınını kaybettiği için bunlara kızgındır. Yolda yüzbaşı, Kanlı Ali'ye "Ali Ağa sen hiç ciğer acısı tattın mı?" diye sorar. Olayı anlayan Kanlı Ali, "Yüzbaşım bizi vuracaksan ilk önce beni vur." der. Yüzbaşı, ilk önce oğlu Arifi sonra sırasıyla diğerlerini ve en sonunda da Kanlı Ali'yi vurur. Yüzbaşı, bu kişilerin iki eşkiya grubunun çatışması sonucu öldürüldüğünü rapor eder. Bu olaya şöyle bir ağıt söylenmiştir:
Niye bunaldın da bastın mühürü
Kır at gitmiş ıssız kalmış ahırı
Arifim de kime etmiş gahiri
Kucakladım amma canı kalmamış
Ali beyim yatamıyom merahtan
Kurşunun sesi de gelir uzahtan
Koç yiğitler kurtulmamış tuzahtan
Sarıldım da tatlı canı kalmamış
Karahıdır derler bir yüksek köyce
Kurtbeli depesi yolları ince
Yiğitler içinde tek körpem toyca
Tuttum amma gayrı canı kalmamış
Kar geliyo kar geliyo
Cemadanı dar geliyo
Gezemiyom el içinde
Bu iş bana zor geliyo