Hasanlar köyünden Osman Ağa, Bölükbaşı sülalesinin ileri gelenlerinden H. Mustafa Ağa'nın (1829 - 1907) 8'i erkek, 5'i kız 13 çocuğundan biridir. Esmer, uzun boylu, babayiğit, cesur ve cömert olmasının yanında kekeme olması nedeniyle zor konuşurdu.
Kardeşinin oğlu Şükrü Özdemir'in düğününde, düğüne davet edilen Sadık köyünden gelen misafirleri karşılayıp, şimdiki köprünün çeç dökülen tarafında, gelenlerle birlikte cirit oynarken, atının tökezleyip yıkılması ve bu esnada atın kafasına başını çarpması nedeniyle kafatası parçalanarak feci bir şekilde ölmüştür. 1924 sonbaharında 37 yaşında (1886 - 1924) öldüğü zaman hepsi de küçük 4 kızı bulunuyordu.
Eşi Zeynep Şahin (1894 - Ocak 1927) aynı köyden H. Mustafa'nın kızı olup annesi, başka bir ağıda konu olan (Mahsut) Küçük Karaova köyünden H. Ömer'in kız kardeşi Rahime'dir. Zeynep Şahin, eşi Osman Ağa'nın, attan düşüp ölmesine çok üzülmüş, günlerce ağıtlar yakmıştır. Aşağıdaki ağıt onundur:
Yarimin düştüğü köprünün yanı
Sarıldım boynuna kalmamış canı
Gözüne güvenmezdi kara yar beni
Tez gel yarim tez gel evin batmasın
Her bir uşağın bir kapıya gitmesin
Bir yel esti bir yel esti
Abdallar davulu kesti
Ne yatıyon kara yarim
Kekilini çöpler kesti
Rüyamda gördüm de odan açıldı
Cirit'e gitti de yarim seçildi
Ağzından da kara kanlar saçıldı
Tez gel yarim tez gel evin batmasın
Her bir uşağın bir kapıya gitmesin
Kara yarim kara yarim
Sen olmasan nolur halim
Hep eller evine döndü
Senin kahrın kime yarim
Odasının üstüne atmış sundurma
Ağzında dişleri altın doldurma
Kurbanlar olayım ah Kadir Mevlam
Gayri beni daldan dala kondurma
Tez gel yarim tez gel evin batmasın
Her bir uşağın bir kapıya gitmesin
Ben ağlarım her gün her gün
Daha edilmedi hergin
Tez gel kara yarim tez gel
Evini dağıtırlar bir gün