Anadolu Selçuklu Devleti döneminde önemli yerleşim yerlerinden biri olan Kırşehir Akpınar ilçesinin kuruluşu hakkında bir çok söylentiler bulunmaktadır. Türkmen oymaklarından bir oba, yurt bulmak için bu bölgede dolaşmakta iken, "Abdurrahman" adlı bir çoban, koyunlarını sulama maksadıyla su arar, birdenbire önüne çıkan suyu görünce şaşırır. Heyecanla "Akpınar, Akpınar" diye bağırır. Çobanın bağırmasını duyan aşiret gelir, buraya yerleşir.
19 Nisan 1938 yılında Kırşehir'de bir deprem meydana gelmiştir. Merkez üssü Akpınar ilçesi olan 6.7 ölçeğindeki bu deprem Akpınar ve çevre köylerde ağır can ve mal kaybına neden olmuş, 149 kişinin öldüğü depremde, Akpınar'da ölenlerin sayısı 87'yi bulmuştur.
IV. dönem Akpınarlılar Derneği Başkanı Hanifi Atalay'ın kayınpederi Ömer Akpınar, bir okul defterine yazmış olduğu günlüğünde, yaşadığı Akpınar depremini şöyle anlatmaktadır:
"1938'in Nisanında zelzele oldu. Taş üstünde taş kalmadı. Zelzele saati öğleyin olduğu için iş zamanı idi. İnsanlar tarlalara dağılmış idi. Evlerde olanlar ölmüştür. Şu ana kadar mevcut 66 ölü zuhur etti ve bunun ekseriyeti kadın ve çocuklardır. Amcamın hamile eşi ve kucakta Turgut adlı oğlan çocuğu ile biri 3, diğeri 5 yaşlarındaki Bayram ve Necmettin adlı çocuklar enkaz altında kalmışlardır. Kız kardeşim Zeliha ile amcam Mustafa'nın hasta yatan yaşlı annesi yanıbaşında beşikte yatan birkaç aylık oğlan çocuğu ve 15-16 yaşlarında güzeller güzeli Kâmile ve Filik adlı yavrular enkaz altında kalmışlardır. Arama sırasında ölüler arasında beşikteki çocuk sağ olarak bulundu. Enkaz altındakileri arama işi günlerce sürdü. Amcamın Bayram ve Necmettin adlı oğullarının cesetleri on gün sonra enkaz altından çıkartıldı. Hükümet bizlere çadır verdi. Civar köylerden akrabaları olanlar yardıma geldiler. Bize İsahocalı akrabalarımız maddi manevi yardımda bulundular".
Yurtta büyük üzüntü yaratan bu depreme yöre halkından birisi aşağıdaki şu ağıdı yakmıştır:
On dokuz Nisan'da koptu zelzele
Başımıza gelenler sığmıyor dile
Yüce Kadir Mevlam sen imdat eyle
Olan zelzeleyi gören ağlasın
Kayaları pambık gibi atıyor
Nice canlar cansız yerde yatıyor
Güç yetmiyor gözlerimiz bakıyor
Sabi sıbyan olup ölen ağlasın
Sel oldu akıyor gözümden yaşım
Duvarın altında kaldı gardaşım
Bir kimsem kalmadı yaran yoldaşım
Garibim halimi soran ağlasın
Zalim felek kırdı kanadım kolum
İnleyip duruyor biricik oğlum
Kollarımdan aldı şu kahpe ölüm
Körpe fidanları gören ağlasın
Sağ olan gelirmiş şu garip başa
Akpınar tutuştu yandı ataşa
Yaramızı sarsın hem Gazi Paşa
Onulmaz yaramı saran ağlasın
Bize yardım eyle Başvekil Bayar
Askeriye gelmiş ölüyü sayar
Topraktan çıkanı tabuta koyar
Salacaya koyup yuyan ağlasın
Karalar bağladı şu mahzun millet
Halimize ağlar Çakmak'la İsmet
Bu nasıl tecelli bu nasıl kısmet
Takdiri ilahi diyen ağlasın
Kader böyle imiş ne gelir elde
Eğlenip kalınmaz gayrı bu yerde
Başımıza gelen söylensin dilde
Destanı okuyup duyan ağlasın