Sultan Habeş yaylasında Barak'ın Kürdili oymağından Dalpaltaoğlu otururdu. Bunun gayet güzel Rabia isminde bir kızı vardı. Avşar aşiretinden Üçgözoğlu bu kıza aşık oldu. Bunun ele getirilmesini Dalpaltaoğlu'nun oymağından Çömezoğlu'na açtı. Bu kızın kendi oymağından olması dolayısıyla Çömezoğlu'nun her ne kadar canı sıkıldıysa da yine elinden gelen yardımı yapacağını Üçgözoğlu'na vaat eyledi ve onu okşayıcı sözlerle de teselli eyledi.
Aynı zamanda meseleyi bir yolunu bularak kızın babasına söyledi. O da kızın gönlü olup olmadığını kadınlar vasıtasıyla anlamak istedi. Neticede kızın Üçgözoğlu'na tutulmuş olduğunu öğrendi. Dalpaltaoğlu aşiretin büyüklerini başına topladı, hakikati kendilerine anlattı ve Üçgözoğlu'nun bu şekildeki hareketiyle namusunu lekelediğini söyledi. Halbuki kız da Bayındıroğlu'na vaat edilmişti. Aşiret beyleri başka aşirete kız verilmemesi için bir yasaları olduğunu ileri sürerek bu işin doğru olamayacağını söylediler ve bu yüzden Avşarlarla bozuştular.
Üçgözoğlu "asıl bu sözün her tarafa duyulmasına sebebiyet veren Çömezoğlu olmuştur" diye onu bir gün evine davet etti ve kahve dövülen demir el ile başına vurarak öldürdü. Dalpaltoğlu bunu işitince Avşarlar[ın] üzerine yürüdü. Avşarlar dayanamayarak bozuldular. Sonra kaçarak Kayı aşireti üzerine düştüler.
Kayı aşireti Dalpalta'yı silahlarla karşıladı, dövüştüler. Neticede Baraklar bozuldular. Kaçarken genç kızları Fırat'a attılar. Bu atılanlar içinde Üçgözoğlu'nun sevgilisi Rabia da vardı. Gernakıloğlu da yaralılar içerisinde idi. Yaralı yaralı bu türküyü söyledi.