Zamanın padişahı mı, yoksa o muhitin derebeylerinden birisi mi, kıyafetini değiştirerek seyahate çıkar. Demircioğlu'nun kapısının önünden geçerken, içeride gayet güzel olan karısını görür ve yanındaki vezire bu kadının ele geçirilmesini emreder. Vezir de padişaha:
- "Padişahım, bugün Demirci'den yarına kadar bir kantar borada yapmasını istersiniz. Yoksa öldürüleceğini ferman buyurursunuz. Şüphesizdir ki o da bu denli boradayı yapıp meydana getiremez, bu bahane ile kendisini idam ederek karısını alırsınız" der.
Padişah vezirin bu sözü üzerine Demircioğlu'na bir kantar borada yapmasını emreder.
Demircioğlu bu emri alır almaz emrin yerine getirilmesinin imkansızlığını anlayınca ruhuna bir söngünlük gelir ve dükkanını kapayarak, evine karısının yanına döner. Karısı bundaki söngünlüğü ve melullüğü görünce sebebini anlamak ister. Demircioğlu da bir kantar borada meselesini anlatır, yoksa idam edileceğini söyler. Kadın:
- "Adam sen de ne merak ediyorsun? Hiç de düşünme. Boradayı mısmar eden Allah", diye kocasını teselli eder ve gece hiçbir mesele yokmuş gibi düşünmeden kaygısızca yatar uyurlar.
Sabah olunca erkenden "çat çat" kapı dövülür, Demircioğlu korkusundan yerlere yapışır, kadın telaşsızca kapıyı açar. "Ne var?" diye sorar; kapıya gelenler:
- "Padişah gece ansızın öldü, Demircioğlu'na söyle tabuta çakmaya on tane mıh yapsın", derler.
Hemen kadın sevinçle kocasına bağırır:
- "Ben sana demedim mi Boradayı mısmar eden Allah diye? Padişah ölmüş, kalk mıh yap bakalım", der.
Demircioğlu o zaman bu türküyü söylemiştir.