Poyrazoğlu olayında ismi geçen ve yaralı olarak kurtulan Süleyman'ın oğlu (Poyraz Fadıma'nın kardeşi), Andırın'ın Beylik (Kesim Köyü) köyünde okurken bir kıza gönül verdi. Okuduğu din okulunu bitirince, babası o kızı oğluna aldı. Bu evlenen oğlu on beş gün evli kaldıktan sonra öldü. Dul kalan gelin kocasına ağıt yaktı. Aradan zaman geçti, küçük gaynı büyüdü. Bu gelini güçcük gaynına aldılar. O da Andırın'daki din okulunu bitirip hoca çıkmıştı. Zaman geldi. Birinci Dünya Harbi oldu. Bu harbe getti. Savaşta golunun birini düşman şarapnalı kökünden koparmıştı. Savaştan sağ olarak köye döndüğünde, çocuğunun durumunu gören babası gizli gizli ağlamaya başladı. Oğlan babasının ağladığını görünce "Baba ben imamlık yapar gendimi geçindiririm, ailemi beslerim. Kolumun yokluğuna ağlama." dedi. Dedi ama içinde dert oldu. Bu dert onu uzun yaşatmadı. Kan tutmuştu. Bir hafta sonra içine düştü, öldü. Her iki kocadan geriye galan gelin, yaktığı türkünün içinde "On beş güncük bekleseydin / Başıma geleni derdim." diyor. Çünkü hamile galmıştı. O çocuk şimdiki Sarpınağzı köyündeki Torun Hössüün'dür.
Önceki kocası için söylediği ağıt:
Güzel dayımoğlu güzel
Hemi okur hemi yazar
Şu Beylik' te okurkannak
Söylemişler değmiş nazar
Dayımın telli sunası
Heç dil bilmiyor anası
Gurban olam dayımoğlu
Solmad'elimin gınası
Gara löke çan dakarım
Yükünü eyi çekerim
Buralarda goymam sunam
Alır yaylaya göçerim
Yoruldum eşim yoruldum
Ben eşime pek darıldım
Mezarlığa vardım bibim
Garaçalıya sarıldım
Yaylada yaparlar dirgen
Üstüne örtmüşler yorgan
Gurban olam dayımoğlu
Daha evlenmemiş ergen
Civan dayımoğlu civan
Yalıya ekeller suvan
Enere soran olursa
Celil'e de olur yiyen
Savaşta kolu kesilen ikinci kocası için yaktığı ağıttan bir dörtlüğü tam olarak, bir de yarım dörtlük olarak derlenebilmiştir.
Oturalım belik belik
Ağlaşalım soluk soluk
Dayımın telli sunası
Golu İstanbul'da galık
(...)
(...)
Onbeş güncük bekleseydin
Başıma geleni derdim