Osmaniye'nin Bahçe köyünden Poyraz Ali ölünce (Doğ. 1902-Ölüm 1992) oğlu emekli öğretmen Osman Nuri Poyraz bu ağıdı yaktı:
Haber alır sevinirdim
Varlığıyla avunurdum
Kendince bir filozoftu
Gizli gizli övünürdüm
Selden odun kapılır mı
Çıkmaz yola sapılır mı
Sanki babam şaka yapmış
Böyle şaka yapılır mı
Bilemedim miktarını
Gözetmedin çıkarımı
Babam için ağıt yaktım
Anlan benim efkarımı
Sözüm savruk bağlayamam
Ateşim var dağlayamam
Boğazımda bir top düğüm
Yaşım geçti ağlayamam
Odun kestim tırık gibi
Kimisi de sırık gibi
Biliyorum babam öldü
Bir kanadım kırık gibi
Biraz acı biraz baldı
Kimimize korku saldı
Ölen bizim babamızdı
Anacığım yetim kaldı
Silahım yok nişancıyım
Müşterisiz bir hancıyım
Babam evde olmayınca
Evimize yabancıyım
Tarlamız var bayır gibi
Ekinim var çayır gibi
Teneşirde yatar babam
Yorulmuş ta uyur gibi
Evimizde feryat figan
İçim yanar çıkmaz duman
Yaşı doksan idi ama
Bana göre daha fidan
Ateştir yana dediler
Ne oldu sana dediler
Dolu dolu yaşamıştır
Ne mutlu ona dediler
Zaman akar geçer gördüm
Güçlüleri naçar gördüm
Ne de sevenin varımış
Ektiğini biçer gördüm
Görünüşte sarp yamaçtı
Bozdoğan'dan bir andaçtı
Gölgesine sığınırdık
Bence ulu bir ağaçtı
Kimse ile yarışmazdı
İnancıma karışmazdı
Çok kızardı ham sofuya
Yıldızları barışmazdı
Doksanını aşkın yaşı
Bizler için Hint kumaşı
Çalışırdı gece gündüz
Hepimize yetti aşı
Yorulmaz bir ırgat idi
Kılavuzu sebat idi
Herkes bilir inadını
Bu onda bir sıfat idi
Boş oturmak onca suçtu
Beklemedi birden göçtü
Sıkıntı vermesin diye
Ecel ona kucak açtı
Yüksek ördüm duvarımı
Göremedim civarımı
Bir tür vasiyet eylemiş
Alın demiş davarımı
Gelinleri salmadılar
Yemek yendi kalmadılar
Yerlerine ben utandım
Oğullarım gelmediler