Nesimi, dikenleriyle açan bir goncaya bundan dolayı hayranlık duymamaktadır. O günün yaygın dilleri Arapça ve Farsça bilmediğini, dil bilmemenin de kendi seçimi olduğunu belirtmektedir. Bu aleme ait hiçbir şey Nesimi'yi ilgilendirmemektedir. Onun için asıl önemli olan, insanı Allah yolundan çıkarmaya çalışan şeytandan uzak durmak ve en doğru yol olan insanı kötülüklerden esirgeyen Allah yolunda olmaktır. O, tüm mutasavvıflar gibi Allah'a kavuşma düşüncesi dışında hiçbir şeyle ilgilenmemektedir.
Nesimi, bu dünya nimetlerine zerre kadar değer vermediğini, mal ve mülk peşinde olmadığını, bulduğuyla yetindiğini belirtmektedir. Amacı Allah'a ulaşmak olduğu için, insan-ı kamil olma yolunda maddi ve manevi yönden bir doyum içerisindedir ve bu doyum kendisinden daha iyi durumda olanlar karşısında bir eziklik duymamasını sağlamaktadır. Bu dünyanın malı bu dünyada kalacaktır, önemli olan Allah'a kötülüklerinden arınmış olarak kavuşmaktır.
Kendisine dışarıdan bakan Nesimi, yine tasavvuf düşüncesini dile getirirken ülkeyi yönetenlere ve sultana karşı bir başkaldırı içindedir. Tasavvuf düşüncesine göre yerin ve göğün tek sahibi Allah'dır, bu nedenle kendisini bu dünyada elindekiyle yetinmesini bilen bir misafir olarak tanımlamaktadır. Ahirette günahkar olmadığına aracılık edecek Hz.Muhammed ve tüm günahları affetme, bağışlama gücüne sahip Allah karşısında Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi sayılan sultan, Nesimi için hiçbir şey ifade etmemektedir.