Oğuz Padişahının uzun yıllar bekledikten sonra bir oğlu olur. Adını Bey Böyrek koyarlar. Bey Böyrek büyür. Onun Benli Boz (yahut Bengi Boz) adında atı vardır. Günün birinde Bey Böyrek atına atlar, uzaktan uzağa âşık olduğu Ak-Kavak Kızı (başka rivayetlere göre El-Kavak Kızı veya Dal-Kavak Kızı) nı aramağa çıkar.
Bu kız, erkek gibi cenk eden, ve kendini mağlûbedene varacağını ilân etmiş olan kahraman bir kızdır. Bey Böyrek Ak-Kavak Kızını, bütün dövüş ve yarışlarda yener, alıp memleketine getirir.
Düğün yapılmadan önce, arkadaşlariyle bir gezinti sırasında, yanlışlıkla düşmanların korusuna girerler. Orada uyuyakalırlar. Düşmanlar bunları esir edip krala götürürler. Kral hepsini zindana attırır.
Bey Böyrek yedi yıl zindanda kalır. Bir gün esirleri, hava alsınlar diye kale duvarlarına çıkarmışlardır. O sırada kalenin dibinden geçen kervandan Bey Böyrek memleketini sorar ve haber alır ki, babası, anası perişan olmuşlar, tahtlarına "Baltacıoğlu Kel Vezir" adında bir türedi geçmiş. Şimdi onunla Ak-Kavak Kızı'nın düğünleri yapılmaktadır.
Bay Böyrek o gün kral kızına yalvarır; dönüp kendisini de almak şartiyle, kral kızı, Bey Böyreği zindandan kaçırır. Bey Böyrek, Bengi Boz'unu da bulur; gece gündüz demez, düğünün son günü memleketine varır; düğün yerinde kendini tanıtır. Ak-Kavak Kızını alır; düğününü yapar; kırk gün, kırk gece geçmeden kral kızını da zorla babasından alıp onunla da düğün yapar.
Bey Böyrek kaleden kurtulur; o zamana kadar -yedi yıl- dağlarda kendini beklediğini umduğu atını bu türküyle çağırır:
Sabah olup tan yerleri atmadan
Garip bülbül feryadedip ötmeden
O gün yüzlü yarim ile gitmeden
Gelindi hey Bengi-Boz'um gelindi
Som gümüşten döktüreyim nalını
İbrişimden dokutayım çulunu
Sırmayıla ördüreyim yeleni
Gelindi hey Bengi-Boz'um gelindi
İzleyi izleyi buldum izini
Ayağın tozuna sürsem yüzümü
Kırk güne vadettim kral kızını
Gelindi hey Bengi-Boz'um gelindi
Alçaklı yüksekli yerdeyisen de
Alt'aylık yüz yıllık yoldayısan da
Gerçek Erenlerde sırdayısan da
Gelindi hey Bengi-Boz'um gelindi
Yedi yıldır yeldim kalede taşta
Tıraşım çoğaldı ziynetli başta
Yoruldum takatim kalmadı işte
Gelindi hey Bengi-Boz'um gelindi