Bu ağıtı Karaman'ın Taşkale Kasabası'ndan annem Meryem Tekin'den öğrendim. Hikâyesini ise Barutçu Mehmed'in yeğeni, kızkardeşinin oğlu 1926 doğumlu Emekli Öğretmen Ali Ünlüer'den derledim.
Barutçu Mehmed Karaman'ın Yeşildere (İbrala) Kasabası'nda yaşayan, zamanına göre variyeti yerinde, koyunu kuzusu, bağı bahçesi olan bir ağanın oğludur. Altında kır atı, belinde kaması, giyimi kuşamı yerinde genç, yiğit bir efedir. Kır atı ile Yeşildere'nin 'Ova' olarak bilinen mevkisinde Sudurağı Kasabası civarında koyunları vardır. Buradan tren yolu geçmektedir. O zamanlar İbrala'da "Çakal kızı" olarak bilinen bir kadın vardır. Çakal kızı da variyeti yerinde, adamları olan, zamanının bir hanım ağasıdır. Barutçu Mehmed ile Çakal kızı birbirleri ile alışverişi ve iyi ilişkileri olan iki arkadaştır. Bir şekilde aralarına bir husumet girer ve Çakal kızı Barutçu Mehmed'i öldürmeye karar verir. Adamları ile birlikte Barutçu Mehmed'in peşine düşer. İbrala Ova mevkiinde tren yoluna yakın bir yerde Barutçu Mehmed'le karşılaşır. Barutçu Mehmed Çakal kızının niyetinin iyi olmadığını anlar. 'Yapma' diye yalvarır ama Çakal kızı dinlemez. Adamlarına Barutçu'yu öldürmeleri emrini verir ve adamlar Barutçu Mehmed'i bıçaklayarak öldürürler. Al kanlar Mehmed'in bedenini sarar. Tren çarpıp ölmüş izlenimi vermek için cesedini tren yoluna atarlar. Buna rağmen, olay anlaşılır. Olay yaşandığında 1928 yılı, yaz mevsimidir. Barutçu Mehmed 27 yaşında bekâr bir delikanlı olarak ömrünün baharında solar. Mezarı tren yolunun kenarına yapılır. 1995 yılında cenazesi oradan alınarak Karaman şehir mezarlığına nakledilir. Geriye, Barutçu Mehmed'in ardından yakılan bu ağıt kalır. Anası, babası özellikle kardeşi Dudu, onun ardından yanmış yakılmıştır. Bu ağıtı da günümüze Taşkaleliler taşır.