"Ömer Ömer" türküsünü çocukluğumda obalara göçtüğümüz zamanlarda obadaki kadınlardan dinlerdim. Annem Meryem Tekin de bu türküyü çok güzel söylerdi. Türküyü "Tartan Ahmet" adında bir çobandan öğrendiğini söylerdi. Türkünün hikayesini de annemden öğrenmiştim. Taşkale yaylalarına yörükler göçermiş. Yaylaya göçen Yörük Ömer'i vurmuşlar. Bu türkü de onun üzerine yazılmış. Daha detaylı bilgi edinebilmek için kasabanın yaşlılarına sordum. Ayşe Gülten adında yaşlı bir teyzeden hikayeyi derledik. Olaya şahit olan Fatma Yiğitoğlu’na sorduğumuzda, o da anlatılanları doğruladı. Bu olay yaklaşık 1937-1939 tarihleri arasında yaşanmış.
Taşkale'nin yaşlılarından Ayşe teyzenin gençliğinde Taşkale'nin yaylalarına (Kuyulu Koyak, Kayalı Pınar, Aksuvat) Karakeçili Yörükleri göç eder, çadır kurar, koyun sağıp, yoğurt, peynir yaparlarmış. Onlar o sırada Avanakyurt'ta, obadalarmış. Yörük vuruldu haberini alır almaz babamın halası Şerife ve Kara Musa'nın hanımı Fatma Yiğitoğlu ile birlikte Yörük obasına gitmişler. Ayşe teyze 18-20 yaşlarındayken eşi de askerdeymiş. Fatma o zamanlar 13-14 yaşlarındaymış. Yörük obasına vardıklarında Yörük Ömer'in, düğünü sırasında jandarmalar tarafından vurulduğunu öğrenmişler. Özellikle al elbiseli, boynunda sarı liralar ile yıkılan Gelin Eşe, Ömer'in annesi, yana yakıla ağlıyor, her yerden ağıtlar yükseliyormuş. Neden vurulduğu sorduk. Ömer bir yerde kadılık ve kaymakam vekilliği yaparken bir suç işlemiş ve oradan kaçmış. Yaylada, obada onu arayan soran olmaz diye düşünmüş. Ancak onu çekemeyen bir amcası varmış ve onu ihbar etmiş. Düğün günü jandarmalar gelip ateş etmişler. Ağzından vurulmuş ve oracıkta can vermiş.