Mucur'a bağlı köylerden birinde adamın biri at arabasından düşerek ölür. Ölen adamın karısı, o günlerde köye gelen Aşık Hasan'dan kocası için bir ağıt yakmasını ister. Aşık, kadına aldırmayınca kadın iki çinik fasulye, iki çinik mercimek ve iki çinik nohut vereceğini söyler. Gönlü olan Aşık Hasan, kadına "Kocan cömert hane sahibi mi idi? Babayiğit, güçlü kuvvetli mi idi? İyi ata biner miydi, güreşir miydi? İyi türkü söyler miydi? Sözü sohbeti dinlenir miydi?" diye sorular sorar. Kadından cevap alamayan Aşık bir şey söyleyemez. Kadın beklemektedir. Aşık da fasulyeyi, nohutu, mercimeği kaçırmak istememektedir. Biraz duraladıktan sonra şu dörtlüğü söyler:
Kurugöl'den çıktım Aflak'ın özü
Geçirdik baharı getirdik yazı
Arabadan düşmüş vadesi yetmiş
Kucağında kaldı bir körpe kuzu
Kadının ağladığını gören Aşık, fırsat bu fırsat diyerek "Hanım, sen anlaşılan çok üzülüp ağlayacaksın. Şimdilik sen benim nohut, mercimek ve fasulyemi ver, ben türkünün tamamını yakar sana gönderirim" der. Kadın denileni yapar. Aşık Hasan verilenleri heybesine doldurur; eşeğine biner ve gider.
Aradan zaman geçer, Aşık Hasan bir gün yine o köye gelir. Kadın, Aşık Hasan'dan türkünün devamını ister. Sıkışan Aşık şu türküyü söyler:
Nice bahar nice kış geldi geçti
Hacı baba leylek yurduna göçtü
Fasulyenin içine biraz et koydum
Üzlük kırıldı da tandırdan uçtu
Mercimeği çorba yaptım kazanda
Nohut ektim çıkmadı şu hozanda
Dilime gelmiyor ben ne söyleyim
Bir marifet yokmuş senin kocanda
Direk direk şu asmanın dumanı
Elindedir Karadam'ın fermanı
Karacalı Kabaca duymuş gülüyor
Dalga geçer Mikail'in adamı