Nebiköy'e kadı olarak görev yapan İstanbullu Karakadı Yusuf'un torunu Şeh Mehmet Efe 1907 yılında Aydın'da askerdir. Askerden izinli olarak döndüğü bir gün babasından miras kalmış olan Taşkesik'teki Sarıyar Değirmeni'ne gider. Değirmendeki suyun az aktığını görünce nedenini değirmenciden öğrenmek ister. Değirmenci, suyun Dipsiz Değirmeni'ni çalıştıranlar tarafından sık sık kesildiğini ancak Dipsiz Değirmen'in sahibinin Muğla Eşrafı'ndan Mikail Barutçu olması sebebiyle ses çıkaramadığını söyler. Bu duruma kızan Efe doğru Dipsiz Değirmen'e gider ve orada çalışanlarla tartışır. Tartışma büyür Efe eline geçirdiği kürek ile çalışanlardan birini kafasından yaralar.
Olan biteni haber alan Mikail Barutçu, Şeh Mehmet Efe'nin tütün kaçakçısı olduğunu iddia ederek onu yakalanmasını sağlar. Efe, iki asker nezaretinde Aydın Askerî mahkemesinde yargılanmak üzere yola çıkarılır. Koca Kavak mevkiinde askerler mola verdikleri bir sırada Şeh Mehmet'in ağabeyi Abdullah ve eniştesi Ahmet (Koç) pusu kurarak, Şeh Mehmet Efe'yi askerlerin elinden silahlarını da alarak kaçırırlar ve hep birlikte dağa çıkarlar. Şeh Mehmet Efe'nin yanında zamanla kırka yakın kızan toplanır ve namı etrafa yayılır.
Şeh Mehmet Efe bir gün ablasının kızı Zühra'nın evli bir delikanlıyla gizlice görüştüğünü öğrenir ve çok kızar. Nebiköy'e inerek üvey ablası Arife ile buluşur ve ona kızının Kahraman Hoca'nın Kamil'le (Yalçın) görüştüğünü, yanlış yaptığını, yarın öbür gün bu evli erkekle kaçarsa efelik namının beş paralık olacağını, bu durumda da Zühra'yı öldürmek zorunda kalacağını söyler. Arife Hanım, durumu kızına anlatır ancak Zühra birkaç gün sonra Kamil'le kaçar. Gibye Köyü'nde saklandıklarını haber alan üvey dayısı Şeh Mehmet Efe peşlerine düşer, kızanlarıyla Gibye'yi basar. Bunu haber alan Zühra dayısının kendisini affedebileceği düşüncesiyle Kamil'in Gibye'den kaçmasına yardım eder ve köyde bir eve saklanır.
Zühra'yı saklandığı yerden bulup çıkaran Şeh Mehmet Efe, onu Yatağan Dağı'na getirerek sorgular, kendi isteğiyle kaçtığını öğrenince kızın af dilemesine, yalvarmasına rağmen onu affedemeyeceğini söyleyerek baş kızanı Kasıralı Mustafa'ya Zühra'yı öldürmesini emreder. Mustafa kıza kıyamaz, soluna, boşluğa ateş eder ancak Şeh Mehmet çok kararlıdır, Mustafa'ya nişanı doğru almasını aksi takdirde onu öldüreceğini söyler. Bu kez Mustafa Zühra'ya nişan alır ve onu öldürür. Dayısı Zühra'nın cansız bedenini kucağına alıp dağdan indirir ve ablasına götürür.
- "Abla bak kızımızı getirdim" der.
Ablası bunu nasıl yaptığını, kızı niye affetmediğini sorunca da, "Onu öldürmeseydim kimsenin yüzüne bakamazdım, kızanlarım bile benim sözlerime itibar etmezdi" diye cevap verir.
Bu arada Efe'nin kızanları Zühra'yı kaçırmak için aracılık eden Nebiköylü Ümmühan'la birlikte dört kişiyi daha öldürürler. Ayrıca Şeh Mehmet'in kızanlarından olan Alikoçların Muhammed de köy mezarlığı yolunda kızıyla birlikte Nebiköy'e gelmek için yolda olan Kamil'in babası kahraman Hoca'ya pusu kurarak kızının gözü önünde Kahraman Hoca'yı öldürür. Bunu duyan Şeh Mehmet kızanına 'masum bir insanı niçin öldürdün!' diye çok kızar.
Şeh Mehmet Efe yeğeni Zühra'nın mezarını yaptırır. Ondan sonra da kız kaçırma olaylarında uzlaştırmacı bir görev üstlenir.
Kurtuluş Savaşı sırasında Şeh Mehmet, Ahiköy (Yatağan) Kuva-yı Milliye Milis Birlikleri Başkanlığı'na seçilir ve Yörük Ali Efe ile birlikte Aydın cephesinde Yunan'a karşı savaşır. Kurtuluş Savaşı sonrası Efe, kızanlarıyla birlikte silah bırakarak Ahiköy'e (Yatağan'a) iner, ailesi ile buluşur. Efe'nin dağdan indiği haberi duyulunca Muğla'dan gelen iki görevli jandarma Şeh Mehmet Efe'yi teslim alırlar, ancak onlara jandarma komutanı tarafından 'Efe'yi yolda öldürün' emri verilmiştir. Efe elleri bağlı bir biçimde eşeğe bindirilmiş olarak jandarmalar da at sırtında Muğla'ya doğru yol alırken Efe'nin öldürüleceğini anlayan kızanı Pisili Hasan Efe, jandarmalara silahını doğrultarak, Efe'sinin başına bir şey gelirse onları delik deşik edeceğini söyleyerek, onları Muğla girişine kadar takip eder ve Muğla girişinde yakalanırım düşüncesiyle geri döner.
Jandarmalar, Şeh Mehmet Efe'yi öldürmezler ve durumu jandarma komutanına anlatırlar, Şeh Mehmet Efe altı ay cezaevinde kalır, Büyük Millet Meclisi'nin aldığı karar üzerine Kurtuluş Savaşı'ndaki katkılarından dolayı aftan yararlanarak cezaevinden çıkar, istiklal madalyası ile ödüllendirilir.
Şeh Mehmet Efe ve yeğeni Zühra arasında geçen bu trajedi halkı çok etkiler bu olay zamanla ağıt formunda dilden dile dolaşmaya başlar.