Bu şiir, bir "şathiyye"dir; ancak coşkunluktan doğan ve eski şamanların, yahut Barak Baba'nın, Kutb'ül-Alevi tarafından şerhedilen sözleri gibi değildir. Manası garip bir şekle bürünerek söylenmiştir.
Bu şathiyye, bilhassa "Devir" inancına dayanır. Sufiler, insanın, bu surete gelinceyedek bir çok alemlerden geçtiğini kabul ederler. İnsan, ana ve babanın yediği, içtiği şeylerden meydana gelen kadın ve erkek menisinden meydana gelir; yenen, içilen şeylerse hayvan, nebat ve madendir. Bunlar dört unsur ve dört tabiat denen hava, ateş, su ve toprakla soğukluk, sıcaklık, yaşlık ve kuruluktan; bunlar da dokuz göğün dönüşünden meydana gelir. Göklerden önce sıfatlar-kuvvetler alemi mevcuttur. Kuvvetler, Tanrı bilgisinde ve iradesinde taayyün etmiştir ve bu devir, bir zaman şöyleydi, sonra böyle oldu diye düşünülemez; çünkü zaten zaman yoktur; geçmiş, zihindedir; geleceğe ulaşılmaz, hal, boyuna maziye akar-gider. Bu bakımdan bu devir, her an dolup durmadadır. Humeka felsefesiyle sistemleşen tasavvufun bu "Devir" inancı, "Tenasuh"tan tamamıyla ayrıdır; çünkü Tenasuh inancı, insanın ölünce, olgunluğuna göre, ya bir daha bu aleme gelmeyeceği, yahut hayvan, nebat, hatta maden olup tekrar devre düşerek insan suretine geleceği inancına dayanır; "Devir" inancındaysa ahiret vardır ve insan ölünce o aleme geçer.
İdris-i muhtefi, varlığın insan oluncaya kadar önce Tanrı'nın bilgisinde, sonra kuvvetler aleminde bulunduğunu, sonra da madde alemine geldiğini, böylece anadan üç kere doğmuş farzedileceğini, kemale geldikten sonra nice yuvadan nice kuşlar uçurduğunu, bir çok kişileri irşat ettiğini; babasının dokuz ayaklı, yani dokuz gök olup dört unsurun da dört ana mesabesinde bulunduğunu bildiriyor. On dadı, beş bilinen, beş de eseri görünen zahiri ve batıni duygulardır. İki yüzlü çocuk, hem madde, hem mana alemini gören, bu iki aleme hükmeden insandır. Kafdağı, insan vücududur. Karalibas, zata işarettir. Altmış arşın minare, yine insandır; çünkü Arap alfabesinde on ikinci harf olan "Sin=S", ebced hesabında altmıştır. Tayy, boyunun lehçesinde de insan anlamına gelir. Yüz tınaplı çadır da insandır. Firavun ve Haman, nefse uyuş, gerçeğe yönelmeyiş ve inkarı temsil eder. Ak sakallı avret, dünyadır. Yedi başlı yılan, nefsin yedi tavrıdır. Yetmiş iki dilli düdük, din ve mezhepler ehline bildirilen sırdan kinayedir. Maşrık ve mağrıp, meydanda görünen, tezatlar halinde doğan birlik ve bu birliğin gizlenişi, sivrisineğin, yani remizlerle söz söyleyen kamil erin hoca, pervanenin, yani varlığını aşk ateşine yakmış kişinin kalfa olduğu, kuşdilinin okunduğu mektep, irfan mektebidir. Ebem kuşağı ve bin bıyıklı balık, varlık denizinden çıkan, birlik göğünde doğan sayısız varlıkla gönül aleminde beliren tecellilerdir. Nuh'un gemisi, Ehlibeyt sevgisidir.
Bu şathiyye'ye Ali Şermi adlı birisinin bir şerhi vardır ki, Süleymaniye Kütüphanesinde Nafiz Paşa kitapları arasında 419 No.'da kayıtlıdır. Üsküdar Mevlevihanesinin son şeyhi Ahmed Remzi merhum da bunu şerhetmiştir.