Dikmetaş (A. Hayık) köyü düzlüğünde, yol üzerinde tek parça bir taş vardır. 5-6 metre kadar yükseklikte olan bu taş, alttan geniş, yükseldikçe daralan bir ot yığınına benzer. Efsaneye göre bu, taş değil de ot yığınıymış zaten. Vaktiyle bu taşın bulunduğu yerde bir Ermeni Mahallesi varmış. Suyun karşı yakası da Türk Mahallesi imiş. Yıllardan bir yıl çok ağır bir kış olmuş. Yemsizlikten mal, davar kırılmaya başlamış. Bir gün bir Türk, çaresiz kalmış, varmış Ermeni Bey'inden yardım istemiş. Ermeni Bey'i:
- "Olur" demiş. "Olur ama kızını bana verirsen."
Zaten ayağı çekmeyerek "Gavur kapısı"na giden Müslüman adam, hiç beklemediği bu teklif karşısında bin bir pişman, geri dönmüş. Dönmüş ama hayvanların da açlıktan acı acı melemelerine dayanamamış, bağrına taş basarak tekrar Ermeni Beyi'nin yanına (buna ağa, kral da diyenler var) gitmiş:
- "Pek iyi, vereceğim kızımı, malları kurtar."
O gece kız, sabaha kadar ağlamış Allah'ına yalvarmış:
- "Allah'ım sen şu ot yığınını taş kes" diye yalvarmış, duası kabul olmuş. İşte o ot yığını taş yığını olmuş. Adı da 'Dikmetaş' kalmış.
Halkın ağzında yer yer değişik söylenen şöyle bir tekerleme de var:
Esdür kabeyel esdür
Krala verme destur
Kralın otlarını
Hak emriynen daş kesdür