Bizim köyde güneş battıktan sonra tam karanlığa kadar geçen zamana "kaşık çalımı" derler. Yarı karanlık ve çok kısa bir zaman dilimidir. Kaşık çalımı yoğurt da vardır. Henüz tam tutmamış, tam soğumamış, peltemsi kıvamdaki ılıkça yoğurt için de bu ifade kullanılır. Akşamın kaşık çalımı telaşlı bir zamandır. Koyun kuzu gelir, meleşir. Eşeğin, ineğin, tavukların ahıra, tüneğe girmesi gerekir. Tarladan yorgun argın dönen çiftçiler acıkmıştır, evdeki hanım telaşlıdır. Yavrusunu emzirmek için bekleyen ve henüz sağılmamış hayvanlar telaşlı, acı acı böğürür, yavrularını ister. El ayak birbirine dolaşır. Çocuklar koşturur, çocuklar telaşlı. Serçeler, kırlangıçlar havada hızlı hızlı uçar. Dallara, yuvalara yerleşmeye çalışır. Ötüşür. Kuşlar telaşlı. Herkes, her şey ve hatta bir an önce üzerimize çöküp yerleşmek isteyen karanlık bile telaşlıdır, biri hariç. O biri var ki kararlı ve telaşsız bir biçimde eli tetikte bekler önüne gelecek avını. Güüm diye bir silah sesi gelir. Telaş bütün köyü sarar ve doruğa ulaşır. Bir har gür, bir bağırtıdır kopar. Silah sesinin geldiği yere doğru koşar insanlar. Arkı atlarken vurulmuştur tarla dönüşü, kaşık çalımı, omuzundan kürek savrulmuş, şapkası bir yana düşmüş, bir ayağı suyun içinde, bir ayağı karnına doğru çekilmiş, yüzükoyun yatar Şefre Karı'nın oğlu. Ağıdı anası yakar.
Ek: "Bu ağıdı anam söylerdi. Ağıda konu, olan olayı iyi bilmiyordu. Senem ebemden (anneannem) duyduğunu söylerdi. Dul bir kadının yetim oğlu İmmet ile yine yetim bir kız olan Hacce birbirlerini severler, analar da uygun görürler, evlendirmeye karar verirler. Fakat Hacce'yi başka bir delikanlı da ister. Reddedilen bu delikanlı, Hacce bana kalsın diye İmmet'i öldürür. Bu olayın 1920'lerde olduğunu tahmin ediyorum."