Kimileri 19. yüzyılın sonunda, kimileri de 20. yüzyılın ilk on yılı içinde diye söze başlarlar. Bir Garip Çoban bir ağanın kızını kaçırır. Dağlarda köylerde, fakir fukaraya gölge olan yerlerde bir kaç yıl yaşarlar. Bu arada bir de erkek çocukları olur.
Ama ağanın adamları bir gün çobanı dağda, bir akşam üzeri kıstırır. Karşılıklı silah atmalar bir hayli sürer. Bu kurşunlardan çoban yaralanır, kız da yazmasını çıkarıp yaralarını bağlar ve gecenin karanlığından yararlanıp kaçıp kurtulurlar. Ancak çoban bu yaralardan kurtulamaz, ölür. Kız da çobanın elbisesini giyip erkek kıyafetinde yaylaya çıkar, oğlanın babasının çadırına varır. Hısım, akraba başına toplanır, küçüğü de yanında olduğu halde ağlamaya başlar.