Bodrum daha Bodrum olmadığı zamanlarda yöre insanı turizmden bihaber iken buralardaki geçim kaynaklarından biri de hemen karşıdaki Yunan adasından "illegal ticaret" yapmakmış. Türkünün kahramanı Halil de hayatını bu şekilde kazananlardanmış. Buradan oraya tütün götürür, oradan da mastika rakısı falan getirirmiş. Halil'in yavuklusu da güzelliği Bodrum'da dillere destan olan Gülsüm'müş, ama Bodrum'un Çerkez kaymakamının da gözü Gülsüm'deymiş. Bu yüzden kaçakçılık yaparken Halil'i yakalamak için tüm gücünü ortaya koyuyormuş kaymakam. Yine bir gün Halil kaçağa çıkmadan dönüşte Bitez Yalısına çıkacakları haberini salmış ki muhbirleri yanıltsın. Aslında arkadaşları Aspat koyunda bekleyeceklermiş. Kaçak dönüşünde Halil ve can arkadaşı İbraham Çavuş yolu şaşırıp karanlıkta Aspat diye Bitez yalısına girince kıyamet kopmuş. Pusudaki kaymakam önderliğindeki kolcular basmışlar kurşunu. Çatışma sırasında bir kolcu tarafından hançerlenerek öldürülmüş Halil. Gülsüm başta olmak üzere, tüm Bodrum yasa bürünmüş ve adına bu türkü yakılmış.
***
M. Ali Eren tarafından derlenen metin;
Halil'in babası, ailesini yanına alarak, Van'ın Erciş kazası, Bozöyük köyünden, İstanköy'e göç eder. Bir süre sonra da, ailece Bodrum'a yerleşirler.
Halil, gençlik döneminde, namus meselesi yüzünden kız kardeşini öldürür; yedi yıl hüküm giyer. Bu olaydan etkilenen halk 'Yörük Kızı' türküsünü yakar. Halil cezasını çekip çıkar, bir süre sonra da Çakır Gülsüm lakaplı Havse'ye sevdalanır. Gülsüm'ün kocası, İbram Çavuş, o sıralarda kolcu başı olarak görevlidir. Gülsüm ve annesi de Çerkez Kaymakam adıyla bilinen Bodrum Kaymakamı'nın evinde hizmetkardırlar.
Halil, Karakaya'daki bir düğün sırasında, Gülsüm'ü zorla kaçırır. Gülsüm bir yolunu bulur geri döner, ama nasıl döndüğünü kimse bilmez. Halil ikinci kez, Dertlinin Ali lakabıyla tanınan birinin evinden Gülsüm'ü kaçırarak, dağa kaldırır. Yalıkavak karşısında "Güdür" olarak bilinen yerde bir mağara bulur. Orada Gülsüm'le yaşamaya başlar. Çerkez Kaymakam, bu olaya, çok sinirlenir. Halil'i yakalaması için, Selamoğlu isimli birini görevlendirir. Selamoğlu, aynı zamanda Halil'in arkadaşıdır.
Halil'i bulur ve onu tehlike karşısında uyarır. Halil bunun üzerine Gülsüm'ü alır, bulunduğu yerden ayrılır. Kaçaklar, Yalıkavak'taki Çökertme'ye gelirler ve Çökertme'den bir kayıkla Aspat'a geçerler; Bitez Koy, Hırsız Yatağı'na demir atarlar. Fakat bulundukları yer, kısa süre sonra Çerkez Kaymakam'a ihbar edilir.
Kaymakamın emriyle; karadan Ömer Çavuş, denizden Barkan'ın Ali, adamlarıyla Halil'in etrafını sararlar. Çatışma esnasında Halil bacağından yaralanır. Yaralı haliyle iskeleye çıkartılarak Kaymakama teslim edilir. Yine Kaymakamın emri gereği iz bırakmadan öldürülür ve alelacele elbiseleriyle birlikte gömülür.
***
Emre Türker'den alıntı olarak yayınlanan hikaye;
Yiğitliği dillerde dolaşan, mert, iri kıyım, kaşı-gözü eli-yüzü düzgün bir Bodrum delikanlısı varmış, adı Halil'miş. Herkesin yüreğini sızlatan türkünün dilden dile dolaştığı dönemlerde, yerli halkın geçimini sağlaması oldukça güçmüş. Bu nedenle de Halil, kimseye zarar vermeksizin sadece ekmek parası kazanmak için kaçakçılıkla uğraşıp, yaşamını sürdürüyormuş. Yaptığı iş ise, en yakın dostu İbrahim Çavuş ile memleketindeki tütünleri, Yunan adalarına taşımak, dönüşte uzo rakısı, kahve ve kanyak gibi şeyler getirmekmiş. Bitez Yalısı'nda oturan, güzelliği dillere destan "Çakır Gülsüm" adında biri varmış. Tüm yöre halkı, bu iki sevilen kişiyi birbirlerine yakıştırırmış. Zaten onların kalbi de birbirlerine aitmiş.
Bir de astığı astık, kestiği kestik, "Çerkez Kaymakam" olarak bilinen "Bodrum Kaymakamı" varmış ki, halk arasında "Kalleş Kaymakam" olarak bilinen bu adam da aynı Halil gibi Gülsüm'e aşıkmış. Kimilerine göre aynı sevdadan yola çıkarak, kimilerine göre kaymakamın yalakaları "Efe Halil'i yakala, Gülsüm'ü kendine al, adın şanın yayılsın" şişirmeleriyle başlamış bu öykü. Yiğit Halil ve can dostu İbrahim Çavuş, kaçak malları yükleyerek, yine Yunan adalarına doğru yola çıkmışlar.
Kendisine pusu kurmaya hazırlanan kaymakamın planlarını bildikleri için, gammazcıları şaşırtmak adına dönüşte Bitez Yalısı'na inecekleri haberini yaymışlar. Fakat Aspat'a yanaşacaklarmış. Gece çok karanlık olduğundan, yanlışlıkla Aspat yerine Bitez Yalısı'na yanaşınca olan olmuş. O arada sandalı kurşun yağmuruna tutan kaymakamın adamları, yine söylentilere göre ya kurşunlayarak, ya da bir kolcunun hançer darbesiyle yiğit Halil'i öldürmüşler.
Bu olaydan sonra Çakır Gülsüm kadar Bodrum halkının da yüreklerini ateş sarmış. Ardından işte bu ağıt yakılmış. Gece karanlığında yanlışlıkla Bitez Yalısı'na yanaşan Halil'in ardından "Burası da Aspat değil Halil'im aman Bitez Yalısı" diyerek yüreklerine acıyı gömmüşler.