M. Ali Eren tarafından derlenen metin:
Milas'ta bulunan karşılıklı iki mezarda, talihsiz iki genç yatmaktadır. Onların acı hikayelerinden dokunaklı bir türkü çıkmıştır:
1946 yılında, Milas'ın güzel kızlarından Yüksel, henüz ortaokul öğrencisidir. Tahtasızın oğlu İbrahim ise askerlik çağına gelmiş bir delikanlıdır. Yüksel'e ilgi duyan İbrahim, bir türlü Yüksel'den sevgisine karşılık görmemektedir.
Defalarca Yüksel'in önünü kesen İbrahim, her seferinde onun ret cevabı ile karşılaşır. Son kez onu okul çıkışında yakalar, önünü keser, evlenme teklifinde bulunur. Kendisini beklediği takdirde astsubay okuluna gideceğini, kendilerine güzel bir gelecek hazırlayacağını anlatır.
Yine, kızın hayır cevabıyla karşılaşan İbrahim, ısrarına devam eder; bu arada kızın evinin önüne gelmişlerdir. Yüksel'in ailesi de işe karışır, gencin isteğini tepkiyle karşılarlar. İbrahim, reddedilmenin acısına henüz alışmamışken, kızın ailesini de karşısında bulunca çileden çıkar. Önüne çıkan ve onu engellemeye çalışanların elinden sıyrılarak içeri dalar, güzel Yüksel'i on yedi yerinden bıçaklayarak öldürür ve kaçar.
Sevdiği kızı öldürmek delikanlıyı yıkmıştır, yaşamanın anlamı kalmadığını düşünür, üstelik artık aranan bir katildir de. O da ölmek ister. Babası belediyede çalıştığı için, köpek itlafında kullanılan zehri bulması zor olmaz. Zehri içer ve ölmeyi bekler.
Bu arada güvenlik kuvvetleri onu bulur, İbrahim kendini götürmeye gelen görevlileri karşısında bulunca, "Kendi cezamı kendim verdim, bana yaklaşmayın" diyerek kaçar. Aramalar sonunda bir çukurda ölü bulunur.
***
Evlerinin Önü - Cahit Öztelli tarafından aktarılan metin:
Yüksel, Milas Orta Okulu'nda okuyan, körpecik, güzeller güzeli bir kızdır. İbrahim ise astsubay okuluna gitmeye hazırlanan bir delikanlı.
İbrahim genç kızın güzelliğine hayran kalır ve ona delicesine aşık olur. Aşkını kabul ettirebilmek için aylarca okul çıkışlarında Yüksel'i bekler. Her akşam onu evine kadar takip eder ve yolun sonuna geldiğinde arkasından buruk bir şekilde bakarak sessizce geri döner.
Her karşılaştığında genç kıza aşkına ısrarla anlatır ama hiçbir zaman karşılık bulamaz. Tek taraflı platonik bir aşktır İbrahim'in aşkı. Öte yandan kızın aile yapısıyla delikanlının aile yapısı arasında dağlar kadar fark vardır. Üstelik Yüksel, İbrahim'e hiçbir zaman yakınlık duymaz, hiçbir zaman olumlu cevap vermez. Durumu ailesine bildirir, rahatsızlık duyduğunu, önlem alınmasını ister.
Gönlü genç kızın gönlüdür. Sevmez sevmez.
Ama işin içinde bir kara sevda vardır. Zaten nedenleri olmasa bazı sevdalara "kara sevda" denir miydi hiç?
İbrahim'in Yüksel'e yaklaşması yasak, ama gönül ferman dinlemiyor ki. Bir gün İbrahim'i Askeri okuldan ararlar. Astsubay olmak için her şey hazırdır. İbrahim gitmeden önce son kez Yüksel'in yolunu keser ve onu ne kadar çok sevdiğini defalarca söyler, ısrarla kendisini beklemesini ister. Ama kızın cevabı her zamanki gibi çok sert ve net olur; "Hayır!... Seni istemiyorum. Zorla güzellik olmaz."
Bundan sonra her şeyi göze almış olan İbrahim kızın evinin kapısını zorlayarak açar, mutluluktan ve yaşamdan ümidini kesmiş, gözü kararmıştır. Elindeki bıçağı genç kıza defalarca saplar.
Ortaokul öğrencisi güzeller güzeli, körpecik bir kız olan Yüksel hayatının baharında ölümle kucaklaşır. İbrahim ise sonucu biliyormuş gibi yanında getirdiği zehiri içerek kendi hayatına da sonlandırır ve acılar içinde can verir.