Yıllar öncesi, Sandıklı çevresinde yaşamış "Fatma" adında bir köy kızı varmış. Genç yaşta anne ve babasını kaybeden Fatma, köyün ileri gelenlerinin yardımıyla büyümüş, genç kız olmuştur.
Küçük yaştan beri her işe koşan Fatma, büyüyünce etrafına yük olmamak için çiftini kendi sürer, orağını kendi biçer, harmanı kaldırır, dağdan yakacak odunu dahi kendisi getirirmiş. Tez zamanda ünü çevre köylere kadar yayılmıştır Fatma'nın.
Herkes bu kızı kıskanır olmuş. Fatma cesur mu cesur, çalışkan mı çalışkan ve beldesinde çok da sevilen birisi haline gelivermiş. Fatma düğün ve bayramlarda çok güzel oyunlar sergiler, döne döne, çöke çöke oynadığı için bu genç kıza çevre halkı "Çömdüm Fatma" derlermiş.
İşte böyle güle oynaya geçen günlerden sonra, Fatma yalnız yaşadığı için kendini güven altında tutmak ve kötülere fırsat vermemek için iki kama taşırmış. Kamaların birisini ayağındaki yün çorabının içine, diğerini de belindeki kuşağının içine saklarmış.
Fatma'yı kıskanan çevre köylerin gençleri, "Nasıl oluyor da bu kız kimseden korkmuyor? Şunu bir sıkıştıralım da o zaman görsün bakalım!" diye fırsat kollamaya başlarlar. Günlerden bir gün Fatma, dağa odun kesmeye gittiğinde, yakın köyden üç delikanlı ormanın içinde (Kanlı Dere mevkii) önünü keserler. Alaylı ve tiksindirici sözlerle Fatma'yı sıkıştırmaya başlarlar. Fatma, her ne kadar yalvarıp yakardıysa da bu gençlerden tatlılıkla kurtulamayacağını anlar.
Çok güzel kullandığı kamasının birini belinden çıkararak en yakın delikanlıya atar. Kalbinden bıçağı yiyen delikanlı oracıkta can verirken diğer bıçağını da çorabının arasından çıkarır ve ikincisini de vurur. Bu vaziyeti gören üçüncü delikanlı oradan hemen kaçar. Doğruca köye gelir ve olayı ölen arkadaşlarının ailelerine anlatır.
Bu acı haberi alan köylüler öbek öbek dağın yolunu tutarlar. Olay yerinde iki ölünün başında ağlayan Fatma, o anda köy tarafından gelen köylüleri görünce, yaptığı işin kötü bir olay olduğunu ve köylülerin yüzüne nasıl bakacağını düşünerek baltasını ve ekmek çıkınını alır, ormana dalar, kaybolur gider.
O günden sonra Çömdüm Fatma'yı sevenler bir daha izine rastlayamazlar. O zamandan bu zamana değin, öyküsü ve türküsü söylenmekte ve oyunu oynanagelmektedir.