Keles daha ilçe değil, "köy" diye geçmekteydi. Bu Keles köyünde Gülebe ile Kacaroğlan diye bilinen bir evli çift varmış. Tabi o zamanın şartları itibariyle Kacaroğlan'ın ailesiyle birlikte yaşıyorlarmış. Her zaman görüldüğü gibi kayınvalideyle gelinin araları o kadar iyi değilmiş.
Günlerden bir gün Gülebe, odun toplamaya gitmiş. Bu sırada Kacaroğlan eve gelmiş ve anasına "Gülebe nerede?" diye sormuş. Anası da,
- "Oğlum, Gülebe beni dinlemedi, bana karşı geldi, zaten de hiçbir iş yapmıyor deyip", bir güzel oğlunu yalan sözlerle doldurmuş. Tabi bunun üzerine Kacaroğlan, dağlara, karısını aramaya gitmiş.
Halk arasında "Gorum" diye bilinen mevkide Gülebe'yi görmüş ve hemen oraya bir yere saklanmış. Tam Gülebe geçerken, korkutmak amacıyla, yerden bir taş alıp atmış. O attığı taş ise tam Gülebe'nin kulak sözüne gelmiş ve orada Gülebe canını vermiş.
Kacaroğlan üzülmüş. Karısı yerde yatıyormuş. Hemen anasının yanına gidip olanları anlatmış. Düşüp taşındıktan sonra Gülebe'yi halk arasında "Akçalan" diye bilinen mevkideki tarlaların yanındaki ağaca asmaya karar vermişler. Anasıyla birlik Kacaroğlan, Gülebe'yi eğri çama asmışlar. Daha sonra köye gelip, bilmiyorlarmış gibi köy halkıyla birlikte Gülebe'yi aramaya başlamışlar. Akçalan mevkiğine geldiklerinde Gülebe'nin eğri çama asılı bedenini bulmuşlar.
Kacaroğlan ile anasının yapmış olduğu plan yolunda gidiyormuş. Köy halkını kandırmışlardı.
Tabi bu sırada köy halkının gözünden bir şey kaçmamıştı. Urgan gevşek bırakılmıştı.
Bunu anlamaları üzerine, jandarmalar Kacaroğlan ve anasını sorguya almışlar. Sonunda olan biten anlaşılmış. Bunun üzerine bu ağıt söylenmeye başlamış.
Keles ve civar köylerde dilden dile dolaşıyor.