Erkan Mumcu anlatıyor:
"Hayatımın en enteresan hikayelerinden bir tanesidir. Üniversite birinci sınıf öğrencisiydim. Eniştemin evinde kalıyorum. 12 Eylül'ün en ateşli zamanları. Apartmanda da Perran Kutman'ın babası Rıdvan Amca oturuyor. En beyefendi insanlardan bir tanesiydi. Rıdvan Amca müziğe merakımı bildiği için beni Aşık Daimi'yle tanıştırdı.
Bir gün karşıdaki mobilya atölyesinin kepenklerine bir pankart asıldı. 'Kazım'ın intikamını alacak' gibi bir şeydi. Jandarmalar gelip, sokağı kapattılar. Pankartı alıp götürdüler.
Sonraki bir akşam rahmetli Aşık Daimi, Rıdvan Amca, eniştem ve ben Fatih'te bir lokantaya gittik. Orada kafa çekecekler. Lokantaya Arif Sağ geldi, Aşık Daimi'ye hürmet gösterdi. Birden Daimi'nin 'Ne ağlarsın benim zülfi siyahım, bu da gelir bu da geçer ağlama' türküsü çalınmaya başladı. Masada buz gibi bir hava esti. Herkes sustu. O gün pankarta adı yazılan Kazım, Daimi'nin oğluymuş ve çatışmada öldürülmüş.
Bu türküyü de oğlunun ölümünden sonra eşine yazmış. Hala dinlerken tüylerim diken diken olur."