Çok eski devirlerde Ordu'nun uzak köylerinden birinde iki genç kız ve delikanlı yaşarmış. Genç kız çok güzelmiş. Dal gibi boyu, sırma örgülü saçları, hokka gibi ağzı, boncuk gibi gözleriyle yürekler hoplatan kızın adı Hacer'miş. Delikanlı da yakışıklı mı yakışıklı, levent yapılı yağız gencin adı Mehmet'miş. Şöyle bir bakışıyla genç kızları mezara dek peşinden sürükleyen Mehmet ne var ki Hacer'e sevdalıymış.
Güzelliği ile dillere destan olan Hacer de derin bir sevda ile Mehmet için yanıp tutuşurmuş. Zaman zaman fındık bahçelerinde buluşur, el ele, göz göze, diz dize akıp giden saatlerin farkına bile varmazlarmış. Bu mutluluk böyle sürerken bu beraberliğe, her nedense kem gözler, karışmış. Haset dolu köyün diğer kızları çevirdikleri türlü entrikalarla bu güzel ve tatlı beraberliği engellemişler. Hacer kızın aleyhine inanılmaz dedikodular yaymışlar ve nihayet Mehmet'in sevdiğini ve de köyünü terk etmesine sebep olmuşlardır. Böylece çok derin bir üzüntüyle gurbete çıkan Mehmet geride gözleri yaşlı bir kız, yerinden kalkamayan dertli bir ana bırakmıştır.
Büyük acı içinde olan, yüreği yanık Hacer kız her gün evinin yakınından akan dereye gider, çamaşır yıkar, çitlere asarken dudaklarından hiç eksik etmediği bu türküyle bütün köyü inletip dururmuş. Ama ne yazık ki Hacer kızın bu feryatlarını, ne Mehmet duyar, ne de araya giren iyi niyetli komşular bu işe bir çare bulamazlarmış. Tüm komşuların gelip gittiği bu ev yas evine dönmüş.
O günden sonra günler aylar böylece gelip geçmiş, ne Mehmet dönmüş, ne de Hacer sevdiğinin yanına gitmiş. Ama Hacer'in yüreği yanık, hep dertli dertli söylermiş bir türkü inceden.
Ne çare ki içli kız, dertli kız, türküsüne vurduğu gamını, kederini sevdiğine ulaştıramamış. Araya girenler de işin üstesinden gelememişler. Böylece yıllar yılları kovalamış, Mehmet gurbette kalmış, Hacer kız da dere kenarında hem ağlamış, hem söylemiş "Ordu'nun Dereleri" türküsünü ölünceye kadar.
***
Farklı kaynak;
Bir tarih, zengin bir uşak, maddi durumu onunki kadar iyi olmayan bir genç kıza aşık olur. Kız da bu uşağa aşık olur. Bunlar birbirlerine sevdalanırlar, lakin kız ile oğlanın birbirlerine kavuşmalarını istemeyen insanlar vardır.
Kız artık o kadar sevda acısı çeker ki ve der ki:
Ordu'nun dereleri
Aksa yukarı aksa
Vermem seni ellere
Ordu üstüme kalksa
Burada derenin ters akması doğal bir kanuna aykırı olacağından, bu aykırılık olsa dahi senden vazgeçmeyeceğim ve tüm Ordu üstüme gelse yine seni seveceğim anlamı çıkmaktadır.
Tabi kız ile oğlanı ayırmak için oğlana, kız hakkında yalan yanlış şeyler söylenmektedir, bu sebeble kız şöyle seslenir:
Oy Mehmedim Memedim
Sana küstüm demedim
Beni sana geçmişler
Vallahi ben demedim
Ordu şivesine göre 'geçmek' sözcüğü 'şikayet etmek' anlamına da gelir.