Bir toplumda iç ve dış sömürü varsa, o ulusun insanları birbirine düşer. Özellikle duyarlı genç yiğitler birbirine düşürülür, kıyasıya dövüşürler; sanki sömürünün, geri bırakılmışlığın nedeni kendileriymiş gibi birbirlerini vururlar.
İşte ozan burada da uyarı görevini yapıyor, kara güçleri, kavganın nedenleri aşık diliyle tele döküyordu.
Yıl 1976. Almanya Köln Radyosu, Mahzuni Şerif'e ayrılan yarım saatlik bir program yapıyor. Sunucuyla halk ozanımız Mahzuni arasında sazlı sözlü söyleşi:
Sunucu: Sayın Mahzuni hoş geldiniz, Türkiye'den geliyorsunuz, Türkiye'de ne var ne yok?
Mahzuni: İzin verirseniz, bu sorunuzu sazımla yanıtlayayım.
Ben gelirken beyaz karlar yağmıştı
Düz ovayı kara duman boğmuştu
Rahat olanlara güneş doğmuştu
Hasret ile iki gözü dolan var
Çok azaldı Kızılırmak Ceyhanlar
Kokmaz oldu lale sümbül reyhanlar
Birbirini sevmez oldu insanlar
Ne yazık ki öldüren var ölen var
Mahzuni'yim alın teri yemedim
Ömrümde haksıza haklı demedim
Benim Türkiyelim benim Memedim
Türkiye'den dolu dolu selam var
Sunucu: Ben çok beğendim deyişinizi ama ne yazık ki dediğiniz gibi olaylar var, umarım düzelir.
Sayın Mahzuni, bize zaman zaman sazını eline alıp ben halk ozanıyım, halk aşığıyım deyip geliyorlar, sizce aşık nedir, ozan nedir, kimdir, söyler misiniz?
Mahzuni: Aslında aşık da ozan da aynı kişidir, aşık sözcüğü Arapça kökenlidir. Türkler Osmanlı dönemlerinde Arapça'dan etkilenmişler "Aşık"ı almışlar. Aşık bir sevginin, bir saygının tutkunu demektir. Ama öz Türkçede bize "ozan", sazımıza da "kopuz" denir. Halk ozanı, halk dertleriyle haşır neşir olan kafa yapısının adamıdır. Benim kanımca ozanın tarifi şudur, ozan halkın dertlerini, sorunlarını, isteklerini, duygu, düşünce ve sevilerini kısa ve öz sözlerle tele döken halk sanatçısıdır.
Sunucu: Duyduğum kadarıyla siz bir ara içeri de girmişsiniz?
Mahzuni: Evet, ara sıra türkülerimden dolayı kovuşturmalara uğradım, cezalar çektim; fakat o ceza benim için şereftir.
Sunucu: Gerçekten de bir ozan için türkülerinden dolayı ceza görmek üzücü, ama dileriz düzelir.
Mahzuni: Ama bizim suçumuz şerefimizdir.
Sunucu: Aşık seninle başa çıkmak zor.
Mahzuni: Umut ederim ki inandığım kuvvet, hırsızlığı ve namussuzluğu vermesin. Biz yapıtlarımızın cezasına zaten razıyız.
Sunucu: Sizin müziğiniz folklor türünden değil mi, bize neşeli bir parça okuyun da programınızı kapatalım.
Mahzuni: Neşeli değil ağıdımsı bir parça ama, bizim memleket uzun havayı sever.
Üç günlük dünyada bir demlik ömür
Altın olsa kapısı zor olur
Mazlumun kanını yiyip içenler
Gün gelince sürünür de kör olur
Birleşen arılar yılanı boğar
Balın peteğinden akrebi kovar
Bir yiğit anadan bir defa doğar
Her yiğidin özü sözü bir olur
Mahzuni bir şahin uçtu kolumdan
Uçtu gitti Elbistan'ın solundan
İnsan sevgisinden hakkın yolundan
Bundan geri dönmek bana kir olur
Sunucu: Aşık bir ricam daha olacak, benim çok sevdiğim bir şiiriniz var "Uyan Halkım Uyan". Bunu da söyler misiniz?
Mahzuni: "Dost Uyan" mı? Tabi efendim, okuyayım.
Bu uykudan böyle bir ses
Duy uyan etme uyan
Uyku bir can olsa bile
Kıy uyan gardaş uyan
Uyku tembel niyetidir
Aç gözünü hayat nedir
Gittiğin yol çok kötüdür
Cay uyan halkım uyan
Ateş düşmüş döşeğine
Sen gene uyursun gene
Elini vicdan üstüne
Koy uyan n'olur uyan
Kazanmadan yemek ayıp
İnsan hakkı olur kayıp
Tek benim sırtımdan soyup
Doy uyan yapma uyan
Uyuyanın kazancı olmaz
İnsana bir vefa gelmez
Bir daha Mahzuni gelmez
Say uyan dostum uyan