Osmanlı devrinde hukuk, kadıların tekelinde idi. Her devirde olduğu gibi zamanımızda da geçerli olan, varlıklı insanların her yerde sözlerinin geçerli olmasıdır. Varlıklı olanların kılıçlarının arkası da keser, önü de. Türkünün hikayesini anlayabilmeniz için bu özeti misal verdim.
Türkünün kahramanı delikanlı, varlıklı yörede söz sahibi bir ağanın kızını sever, kız da delikanlıya sevdalıdır. Lakin delikanlıya ağanın tek olan kızını vermesi imkansızdır, delikanlı fakirdir, anasıyla birlikte geçimini zor sağlamaktadır. Kızın babası ağamız, kızını saraylara layık görüyordur.
Delikanlı, ağaya anasını gönderip kızını istetmek ister. Ağaya durumu anlatırlar, ağa çok öfkelenir:
- "Sakın ola" der, "kapımdan içeri dahi girmesinler, sonları çok fena olur" diye ekleyip, kesip atar.
Sonradan olacakları hesap edemeyen iki aşık anlaşarak kaçmaya karar verirler ve beraberce kaçarlar. Ağa durumu öğrenince dört bir yana adamlarını salar, kendiside doğruca Müstantiğe (Osmanlıda ağır ceza hakimi) gider. Müstantiğe derhal kızını ve delikanlıyı bulmasını emri vaki söyler, 'eğer ben delikanlıyı bulursam sonu iyi olmaz, sen ya ölüsünü ya da dirisini getir' der.
Müstantiğe derhal zaptiyeleri (jandarma) kolluk kuvvetleri seferber eder, aşıkların peşi sıra yollar. Diğer tarafta genç aşıklar delikanlının akrabalarına sığınırlar.
Akrabaları ve delikanlının anası durumu aşıklara anlatırlar. Çıkar yol ararlar, akrabaları delikanlıya şöyle derler:
- "Eğer kaçarsan, ağa veya Müstantiğe tarafından öldürüleceksin. Hangi deliğe girersen gir, seni bulurlar. Gel sen teslim ol en azından zindanlarda çürüsen de canını kurtarırsın" derler ve delikanlıyı ikna ederler.
Muradına eremeden delikanlı gider teslim olur. Zindana atılır. Zindanda ağa öldürtmek ister delikanlıyı fakat muaffak olamaz. Delikanlıyı başka bir zindana naklederler. Yarinden, anasından ayrılmasına bir de zindan hayatı eklenince delikanlı yemeden içmeden kesilir kahreder, vereme yakalanır, kısa bir süre sonra kahrından zindanda ölür.