16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Şah Abbas'tan bahsetmesi, onun hükümdarlığı sırasında yaşadığı fikrini kuvvetlendirmektedir. O, devrinin önde gelen usta aşıklarındandır. Onun şiirlerinin bize kadar ulaşmasında halkın ve aşıkların büyük rolü vardır. Arapça ve Farsça eğitimi alan Abbas, bu dilleri çok iyi bilen aydın bir kimsedir. Aşık Şiiri'nin dışında kaside, rubai ve gazel şekillerinde de çok güzel şiirler yazmıştır. Ancak zamanla bunlar unutulmuş, aşığın bir kısım tecnis, geraylı ve koşmaları bize kadar ulaşabilmiştir. "Orta Esr" tezkire ve tarihçilerinin eserlerinde Tufarganlı Abbas'tan bahsedilmez.
Bazı cönk ve mecmualarda ondan bahsedilse de, onun hayatı hakkında yine kendi şiirlerinde ve hayatı etrafında teşekkül eden "Abbas ve Gülgez" hikayesinde bilgi bulabilmekteyiz. Şiirlere ve hikayesine bakarak, onun Güney Azerbaycan'da Tufargan şehrinde doğduğunu söyleyebiliriz.
Men sene can dedim, sen de mene can,
Alış eşg oduna, menim kimi yan,
Adım Aşıg Abbas, yerim Tufargan,
Gahdan ağla, gahdan yada sal meni.
Şiirlerinde "Gul Abbas," "Şikeste Abbas", "Bikes" ve "Tufarganlı Abbas" mahlaslarını kullanmıştır.
Güçlü bir aşık olan Abbas, devrindeki hiçbir hadiseye yabancı kalmamıştır. O, "Beyenmez" redifli üstadnamesinde sosyal meseleleri şu şekilde dile getirmiştir.
Adam var, dolanar, sehranı düzü,
Adam var, döşürer, gülü, nergizi,
Adam var, geymeye tapamaz bezi,
Adam var, al geyer, şal beyenmez.
Adam var, çoh işler eyler irade,
Adam var ki, yetebilmez murada,
Adam var ki, çörek tapmaz dünyada,
Adam var, yağ yeyer, balı beyenmez.
Şiirlerinde atasözlerinden ustalıkla faydalanan Abbas, aşağıdaki dörtlüğünde "El gücü, sel gücü" atasözünü değişik bir şekilde değerlendirmiştir.
Abbas, bu sözleri deyer serinden,
Arhı vurun, suyu gelsin derinden,
El bir olsa dağ oynadar yerinden,
Söz bir olsa zerbi geren sındırar.
Abbas'ın yaşadığı dönemde Osmanlı - İran savaşları devam etmiş, sık sık karışıklıklar çıkmış, birçok insan da yerlerinden, yurtlarından olmuştur. Vergiler, harp sonundaki talanlar, sürgünler, yıkılan şehirler onun şiirlerinden işlediği konular arasındadır.
Abbas'ın şiirlerinde vatan sevgisinin hususi bir yeri vardır. Yine şiirlerinde devamlı olarak birlik, beraberlik fikrini işlemiştir. Abbas, sazıyle, sözüyle Azerbaycan insanının temsilcisi olmuştur. Ayrılık, intizar ve vatan hasretinden şöyle bahseder:
Ay arifler, ganlı felek cebrinden,
Gohumdan, gardaşdan, elden ayrıldım,
Ferhad kimi çekdim Şirin gehrini,
Ciğa Pervaz etdi, telden ayrıldım.
Şah hökmüyle han üstüne han getdi,
Ağlar didem, yaş yerine gan getdi,
Gol boşaldı, dil dolaşdı, can getdi,
Ahır apardılar dara gelmedi.
Üstadnamelerinde ahlaki ve terbiyevi konuları işleyen Abbas, bir başka dörtlüğünde şöyle demektedir:
Özünde büyüyün sahla yolunu,
Düşen yerde soruş erz-i halını,
Emanet emanet gonşu malını,
Gonşu yoh isteyen, özü var olmaz.
Lirik şiirleri ile tanınan Abbas'ın sevgi konusundaki şiirleri de beğenilmiştir. Halk dilinin inceliklerinden maharetle faydalanan Abbas'ın şiirleri yıllarca halkın ağzında söylenip durmuştur.
Aşık Abbas; şiirlerinde, teşbih, mübalağa ve diğer edebi sanatları ustalıkla kullanmıştır.
Könül Mecnun kimi yayın dağlara,
Eyil bu lalanın budağından öp.
Pervane tek dolan yarın başına,
Arala tellerin, gabağından öp.
Samimi ve akıcı olan geraylılarında tabiat güzellikleri gam, keder ve zamandan şikayet gibi konuları işlemiştir.
Budur geldi, bahar fesli,
Dağların lala vahtıdır.
Açılıbdır gızıl güller,
Bülbülün bala vahtıdır.
Tecnisleri ise onun sanat yönünün bir başka şaheseridir.
Men Abbas'am yara gurban yar üçün,
Doğar bağrım, kes ciyerim, yar üçün,
Yar odur ki, bu dünyada yar üçün,
Yaha yırta, zülf dağında, yara üz.
Abbas, yalnız yaşadığı devirde değil, daha sonra da üstad olarak kabul edilmiş, Azerbaycanlı birçok aşık onun tesirinde kalmıştır.