O, lirik ve didaktik şiirleri ile ün kazanmış bir aşıktır. Onun şiirlerine baktığımız zaman bilgili, seciyeli bir aşık olduğunu anlayabiliriz. Gurbani, Sarı Aşıg ve Tufarganlı Abbas'ta olduğu gibi Heste Gasım'ın hayatı hakkında da bilgimiz yoktur. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Şiirlerindeki "Heste Gasım Tikmedaşlı" mısrasına bakarak onun Güney Azerbaycan'ın Tikmedaş köyünden olduğunu söyleyebiliriz.
Heste Gasım'ın şiirleri 19. yüzyılın sonlarında M. Mahmutbeyaz tarafından yayımlanmıştır. Daha sonraki yıllarda aynı araştırıcı Şamaha'nın Tiran köyünde Aşıg Oruc'dan "Molla Gasım" halk hikayesini derlemiş ve "Kaspi" mecmuasında yayımlanmıştır.
Hikayedeki hadiselerin tamamı, Tikmetaş'ta cereyan etmektedir. Hikayedeki Gasım, Şehzade Nurullah'ın oğlu; sevgilisi olarak görülen Melek Sima ise Tikmetaş'ın hakimi Eli Han'ın kızıdır. Hikaye bu iki sevgilinin aşkını konu almaktadır.
Hikayede hazırcevaplılığı, sanatı vs. ile Heste Gasım hemen tanınabilir. O, bu faziletleri ile Nadir Han'ın da dikkatini çeker. Yine hikayede, Heste Gasım'ın muhtelif aşıklarla atışmasına da yer verilmiştir.
Birçok memleketi gezip dolaşan Gasım, günün birinde Dağıstan'a gelir. Orada da, Lezgi Ehmet isimli bir aşık vardır. Bu karşılaşmayı Himmet Elizade şöyle anlatmaktadır:
"O zaman Dağıstan'da Lezgi Ehmet isimli bir aşık vardı. O, Heste Gasım'ın Dağıstan'a geldiğini öğrenir. Lezgi Ehmed de bir düğünde meclis yapan Gasım'ın yanına gelir. Bu arada Gasım'a laf atar. Heste Gasım da, ona cevap verir. Nihayet aşıklık geleneğine uyarak evvela birbirlerine bir kahramanlık şiiri söylerler. Daha sonra, muamma, divanı ve tecnis dallarında söyleşirler. Heste Gasım bu işlerin hepsinde başarılıdır. Bu arada birkaç ayağı da Lezgi Ehmet açar. Neticede Heste Gasım, cevabı çok zor olan bir muamma sorar. Lezgi Ehmet, bu muammayı çözemez. Bunda da Heste Gasım üstün gelir.
Heste Gasım, koşma, tecnis ve geraylılarının yanında üstadnameleri ile de tanınır. Onun üstadnameleri, insanları doğruluğa, iyiliğe, hayırseverliğe çağırırken, mala, mülke, paraya güvenerek zulm edenlere de doğru yolu göstermeye çalışır. Şiirlerinde daima, yalnıza, kimsesize yardım edilmesi gerektiğini söyler:
Bir yere gedende özünü öyme,
Şeytana bac verib, kimseye söyme,
Eğer güçlü isen, fegiri döyme,
Deme var guvvetim, golum yahşıdır.
Heste Gasım kime gılsın dadını,
Canı çıhsın, özü çeksin odunu,
Yahşı igid, yaman etmez adını,
Çünkü yaman addan ölüm yahşıdır.
Lirik tarzda yazmış olduğu koşmalarında da ahlaki ve terbiyevi fikirleri ön planda tutar:
Ay ağalar size beyan eyleyim.
Yene yahşı olar yar aşmalığı.
Sen sevesen yarı, seni sevmeye,
Olar bülbül ilen har aşnalığı.
(...)
(...)
Bir adam ki, loğma ilen dost olur,
Olur yağış ilen gar aşnalığı.
Bunların dışında onun bağlamaları, muammaları, hikayeleri, cığalı koşmaları, atışma ve geraylıları mühimdir:
Ne baharsan maral gözlüm,
Mene biganalar kimi,
Durub dolanım başına,
Şama pervaneler kimi.
Gel gedek Çin ü Maçın'a,
Hesretem üzün maçına,
Al meni goynun içine,
İstekli balalar kimi.
Gasım şiirlerinde, yalnızlık, yoksulluk ve dünyadan şikayet gibi temaları işlemiştir. Zaten "Heste" mahlasını alması da manidardır. Bunun dışında "Heste Cismim", "Heste KÖnül", mahlaslarını da şiirlerinde bulabiliriz. Burada kullanılan "Heste" kelimesi, vücudun hastalığını değil, teklik, yalnızlık, yoksulluk manalarını ifade etmektedir.
Heste Gasım'ın hayatı etrafında bir hikayenin tasnif edildiğini yukarıda zikretmiştik. O, "Ali Yar", "Masum ve Cihan" ile "Abdullah" adlı üç hikaye tasnif etmiştir ki bunlardan sonuncusu Doğu Anadolu'da bugün de anlatılmaktadır.