Aşık Kevseri'nin kimlikteki ismi Dursun Doğan'dır 08.03.1963 yılında Ardahan'ın Göle ilçesine bağlı Yavuzlar köyünde doğmuştur. Annesinin ismi Hanım, babasının ismi Mehmet'tir. Çiftçi bir ailenin altı çocuğundan beşincisidir. Gerçek adı Muhammet'tir ve okul çağına gelince kimlikteki ismini öğrenmiştir. Köyünde ve ailesi tarafından "Muhammet" ismiyle çağrılıp, halen köyünde Muhammet ismiyle bilinip, çağrılmaktadır.
İlkokulu kendi köyünde bitirdi, orta ve lise tahsilini Göle ilçesinde tamamladı.
1982 yılında evlenen Aşık Kevseri'nin Hakan, Recep ve Nazan adında iki oğlu bir kızı olmuştur.
Aşık Kevseri, askerliğini 1983-85 yılları arasında Ankara Şereflikoçhisar'a bağlı Tank Poligon taburunda yapmıştır.
Yirmi sekiz yıl sonra da askerlik yaptığı birliğini ziyaret eder. Aşık Kevseri ziyareti esnasında kendisini tanıtır. Alay komutanı Kemal Uysal tarafından alayda içtima emri verilir ve Aşık Kevseri alaya hitap eder.
Aşık Kevseri, Kemal ağabeyini 1977 yılında kaybeder. Daha sonra Yasemin ablasını 1986 yılında kaybeder. Kardeş acısıyla yanıp tutuşan Aşık Kevseri'nin aşıklık sanatına başlama nedeni de o tarihlerde başlar.
Istıraplarla küçük yaşta tanışır, kardeş acısı üzüntüsüyle yıkılmıştır. O üzüntü, Aşık Kevseri'deki yarayı derinleştirir. Acılar ve kederlerden icazet alınmış olup, aşıklığın yolu da böylelikle fiilen başlamış olur.
Artık bundan böyle Aşık Kevseri'yi zorlu ve meşakkatli bir gurbet hayatı bekliyor olacaktır.
Aşık Kevseri saz çalmayı kendiliğinden öğrenmiştir. Acılar, dertler, sıkıntılar Aşık Kevseri'nin yakasını bırakmaz. Aşık Kevseri, acılarını, ağıtlarla sazının tellerine döker.
Ardahan'ın Değirmenköy'ünden dönemin güçlü aşıklarından rahmetli Aşık Kemal Deruni ile uzun zaman diyar diyar gezip aşıklık geleneklerinden destek ve yardımlarını görür. Daha sonra çevresindeki aşıklarla tanışır. Kars'a gider; Kars'ta, Murat Çobanoğlu Aşıklar Kahvesinde arkadaş çevresi edinir ve orada bütün aşıklarla dostluk kurar. Rahmetli Aşık Rüstem Alyansoğlu'ndan etkilendiğini de söylemektedir. Uzun zaman değişik aşık arkadaşlarla diyar diyar dolaşır. Usta aşıklarla sanatının derinliğine varır.
Şiirlerini ağıt, öğüt ve sosyal olaylar üzerine yazmıştır. Değişik tarzda şiir türlerini Türk Halk Edebiyatı'na kazandırmıştır. Ayrıca tasavvuf duygular üzerine yoğunlaşmıştır. Aşık Kevseri, doğayı ve insanları çok iyi gözlemlemekle birlikte, bunları şiirine de yansıtma kabiliyetine sahiptir.
1988 yılının sonbahar ayında annesini kaybeder. Aşık Kevseri, anne acısı ile bir daha derinden yaralanır. Acılar ardı ardına gelir ve ailede dengeler bozulur.
Hal böyleyken bu acılardan iki yıl sonra ailede göç kararı alınır. Bu karar alındığında Aşık Kevseri yirmi dokuz yaşındadır. İstanbul'a göç edilecektir. Artık babadan kalma düzen bozulacaktır, baba ocağı tütmeyecektir ve doğup büyüdüğü topraklardan uzak kalacaktır. Soğuk akan pınarları; kuzuları otardığı kırları ve çiçekli yaylaları bir daha göremeyecektir. Hasret dolu ve zorlu bir gurbet hayatı başlayacaktır, onun için.
Nitekim göç hazırlıkları başlar, komşularla vedalaşılır. Veda esnasında komşular yalvararak, "gitmeyin" dese de, çok hüzünlü bir şekilde hane göç olur. Yola çıkarken, geriye dönüp evlerine son bir defa bakarlar. Ama o evlerinin bütün toprağı, taşı sanki dile gelmiş "gitmeyin" der adeta. Maalesef ok yaydan çıkmıştır bir kere. Göç hareket etmiştir.
1991 yılının bir sonbahar günü, ikindi zamanı, dar bir vakitte, güneşin batışına yakın bir zamandır. Hazin bir şekilde ağlama sesleriyle köyden ayrılıp, düşerler yollara.
Aşık Kevseri ve ailesi meşakkatli bir yolculuk sonucu İstanbul'a varıp yerleşirler. Kendi köyünden gelip, büyük bir şehirde yeniden ayakta durabilmek için şehrin çetin şartları ile zorlu bir hayat başlar.
Kısa bir zaman sonra da babası hastalanır. Kevseri, babasının tedavi işleri ile uğraşır. İki yıl geçtikten sonra 1993'ün Mart ayında babasını kaybeder. Acı üstüne acı yaşar.
Belli bir zaman geçtikten sonra Aşık Kevseri, çevrede yavaş yavaş tanınmaya başlar. Onun Avrupa'yı gezme hayali neticesinde, Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa, İsviçre, Avusturya, Norveç, İsveç ve Danimarka olmak üzere, yurt dışında ömrünün bir bölümünü geçiren Aşık Kevseri, yurdun birçok yerini de gezer ve davet edilir. Çeşitli yarışmalara, festivallere, sempozyumlara ve televizyon programlarına katılır. Yarışmalarda madalya, sertifikalar ve plaketler alır. Bazı televizyon kanallarının aşıklar programında yıllarca yapımcılık yapar. Yurdun çeşitli bölgelerinde aşıkları programına konuk eder ve geleneğe uygun örnekler sunar.
İlk olarak 1980'li yıllarda, değişik kaset şirketlerinde, birçok kaseti piyasaya çıkar. Hiçbir güvencesi ve geliri olmayan ve geçimini sadece sanatıyla kazanan, devletten hiçbir beklentisi olmayan Kevseri, kendisini tamamen hayatın meziyetine bırakır. Yıllarca gerçekleri yazmaya gayret eder. Tasavvuf ve toplumsal öğüt niteliği taşıyan eserler yazar.
2001 tarihinde, bir Almanya turnesinde tanıştığı ve çok saygı duyduğu, sevdiği Artvinli Şair Araştırmacı, Yazar Bekir Karadeniz ve Orhan Halis Bahçıvan ile tanışır. Onlarla sanatsal konuda dayanışma içinde olur. Birlikte Aşık Dursun Doğan'ın mahlasına "Aşık Kevseri" olarak karar kılınır. Aşık Dursun Doğan, bundan böyle "Aşık Kevseri" mahlasıyla tamamen özdeşleşir ve buna müteakip "Kevseri" mahlası ile şiirler terennüm etmeye başlar.
21. yüzyılda, Aşık Kevseri, gurbeti en çok gezen halk aşıklarımızdan birisidir. Yaklaşık yirmi sekiz yılı aşkın Avrupa ülkelerini adım adım gezer, diyardan diyara yürür, sanatını icra eder, gönüllere hitap eder ve Hakkı hakikati söyler. Bütün çabası bu doğrultudadır.
Lakin pek kolay değil böylesine zorlu bir meşakkatli iş. Hiç tanımadığı yerlere gidip, tanışıp, diyalog kurmak, cemiyetlere hitap etmek. Meşakkatli bu maraton yıllarca sürer gider. Gözü dünya malında yoktur, gözü zenginlerin variyetinde hiç değildir, gözü şanda şöhrette de değildir. Onun gözü sadece ayakta durabilmektir, dik durabilmektir ve Rab'bine iyi bir kul olmaktır. O sadece maneviyata sarılmıştır, gurbetçilerin gönül tercümanı olmaya çalışmıştır. O kah itilir, kah tartaklanır, kah aç kalır, kah dışarıda kalır, kah uygunsuz yerlerde yatar, kah hastalanır ama pes etmez.
Büyük kitlelere hitap eder. Haksızlığa karşı direnir. Vatan sevgisi, insanlık sevgisi safında yürür. Üniversitelerde öğrencilere sanatını icra eder. Yaşadığı devirde sanatını en iyi şekilde ifa etmeye çalışır. Hulasa gurbette acı ve tatlı hatıralarla dolu meşakkatli bir hayat yaşar.
Eserleri
- Tomurcuk (Aşık Dursun Doğan, 2002)
- Hakkında: Bekir Karadeniz / 1900'den 2000'e Halk Şiiri (Atılım Üniversitesi, 2007)
- Aşık Kevseri Metin İnceleme Tasnif Çalışması, Yrd. Doç. Dr. Sedat Bahadır / Şiir Kitabı (Artvin Çoruh Üniversitesi 2015) - Birinci Baskı
- Aşık Kevseri Metin İnceleme Tasnif Çalışması, Yrd. Doç. Dr. Sedat Bahadır / Şiir Kitabı (Artvin Çoruh Üniversitesi 2017) - İkinci Baskı
Aşık Kevseri'ye Dair
Aşık Kevseri'yi gurbette gördüm
Baktım boyun büke büke yürüdü
Vatan hasretiyle ilgili sordum
Gözünde yaş döke döke yürüdü
Dedim ey Kevseri gitme kar kış var
Dedi dost sevene her mevsim bahar
Bunca ülkelerden diyardan diyar
Düşe kalka seke seke yürüdü
Dedim ey Kevseri gel olma hakir
Dedi ezeldendir bendeki fikir
Baktım ki seherde ediyor zikir
Şafakları söke söke yürüdü
Dedim ey Kevseri yaptın mı hata
Dedi bir kez girdik biz bu sanata
Bir elinde sazı birinde çanta
Arkasından çeke çeke yürüdü
Dedim Kevseri'nin ne idi derdi
Dedi artık yaşım kemale erdi
Gönüllere türlü eserler serdi
Muhabbeti eke eke yürüdü