Jandarma başgediklisi olan evladı Kemal Poyraz, gönderdiği mektupta babasının hayatını şöyle özetliyor:
"Babam, H.1288 senesinde Divriği'nin Kesme köyünde doğdu. Babasının adı Abdullah Bey, anasının adı Sırma Hanım'dır. Poyrazoğulları adlı eski bir aileye mensuptur.
Sekiz yaşındayken anne ve babasıyla birlikte İstanbul'a gittiler. Tahsiline İstanbul'da başladı. On beş yaşındayken babası vefat etti. Anasının karşı çıkmasına rağmen, Fatih medreselerine devam etti. On dokuz yaşında aynı medreselerde vaz etmeğe başladığı sıralarda annesini de kaybetti. Aradan çok zaman geçmeden, kürsüde hürriyet lehine kullandığı isyankar sözlerinden mütevellit padişah tarafından Harput'a sürüldü. Muhafızlarla birlikte Harput'a giderken Sivas'ın Ulaş köyü yakınında geceden istifade ederek firar etti ve Divriği ilçesine geldi. Amcası olan Bekir Ağa kendisini bir evlat gibi karşıladı ve himayesine aldı.
Bütün arzu ve düşüncesi tahsili, hürriyetin ilanı olan babam, üç ay sonra yine İstanbul'a gidip, faaliyete başladı. Fakat yine takip edildi. Bu sefer de İzmir'e doğru kaçarken yakalandı. Zaptiye Nezaretinde üç aylık bir hapisten sonra, Sivaslı bir gardiyanın hemşehrilik adına gösterdiği emniyetten istifade ederek firar edip gene Divriği ilçesine geldi. Fakat bu sefer Bekir Ağa öldüğünden kendisini himaye edecek birini bulamadı. Oldukça zengin olan amcasının karısı Hatice'yle evlendi. Hatice'den Naciye isminde bir kız evladı oldu. Tekrar İstanbul'a gitti. Takip edildiğini anlayınca Erzincan'a gidip İdadi Mektebinde imla muallimliği görevini aldı. Hatice'nin Erzincan'da ölmesi üzerine 1316'da Naime adlı biriyle evlendi. Bu karısından üç kız ve beş erkek evladı oldu. 1327'de Cemile isminde bir kadınla daha evlendi. Bu evlilikten de bir kız, iki oğlu dünyaya geldi.
1328'de ordu ve talimgahlar nasıhlığı göreviyle Kafkas Harbi'ne gönüllü olarak katıldı. Bir gümüş harp madalyası ile evine döndü. Aynı görev ile Balkan Harbi'ne de katıldı. Bütün kıtaları birer birer dolaşıp askerin maneviyatını arttırmak için çalıştı. Bu faaliyetinden ordu büyük faydalar sağladı. Bu harpte de bir iftihar madalyasına layık görüldü ve kisveyi ilmiyenin İzmir payeliğine kadar yükselip Erzincan Atabey Nizamiye müderrisliğine atandı.
Muhtelif tarihlerde Erzincan İdadisi ve Askeri Rüştiyesinde imla, Orta Mektebinde Türkçe, Askeri Lisesinde felsefe, ruhiyat muallimliği görevini yaptı. 1933'de Bayburt, 1934'te Artvin Ortaokulu, 1935'de Trabzon Kız Ortaokulu türkçe öğretmenliği görevlerinde bulundu. Bir yıl sonra emekli olup, Erzincan şehrinin Vasgert köyüne yerleşti. Nihayet, 26.12.1939 Erzincan depreminde çok arzu ettiği şehadet rütbesini ihrazla alemi faniden terk eyledi."
***
Ahmet Mikdat Poyraz, arapça ve farsçaya hakkıyla hakim alim, şair ve vatanperver bir memleket insanı idi. Dürüst ahlakıyla kendisini herkese sevdirmiş ve hürmet ettirmişti. Yaşamı boyunca daima çalışmış, manzum ve mensur yirmi beş eser yazmıştır. Bu eserlerin on biri manzum, on dördü mensurdur. Manzum olanları şöyle sıralanmaktadır:
1- Tevhid-i Kainat,
2- Ozanlar,
3- Feryad-i Dehşet-engiz,
4- Canistan (farsça),
5- Dürret-ül-emcet (arapça),
6- Neva-yi Mizan (Manzum İsageci),
7- Hurşit-i Maarif,
8- Divançem,
9- Besalet kuşağı,
10- Duygu demetleri (30 defter),
11- Hitab-i cihan.
Mensur olanları ise şunlardır:
1- Şeref-ül-Mücahidin,
2- Cevahir-ül-efkar,
3- Kur'an ve Buhari Lugatları,
4- Türkün gülüstanı,
5- Feryad-i Cihan Ber Erzincan,
6- Mir'at-i Mikdat,
7- Tevessül şerhi,
8- Fen dosyası,
9- Ravda,
10- Tescil-i Akait,
11- Tebyin-i Sıfat,
12- Maat,
13- Tescil-i Akait,
14- Harp hatıraları (17 defter).
Bu eserlerden sadece beş adedi basılmıştır:
Tevhid-i Kainat,
Şeref-ül-Mücahidin,
Cevahir-ül-efkar,
Ozanlar ve
Feryad-i Dehşet-engiz.
Basılmamış eserlerini göremedim. Matbu üç manzum eserinden Tevhid-i Kainat, adından da anlaşıldığı gibi felsefi bir eserdir. Konularının ekserisini ahlak ve adetler oluşturur. Yetmiş dört sayfalık kitap altışar mısra halinde sorulu cevaplıdır.
Feryad-i Dehşet-engiz, yirmi bir sayfalık küçük bir kitaptır. Düşmanlara lanet edilerek, Osmanlı Devleti'nin kudretli zamanlarına hasret çekilmekte ve bu meyanda öğütler sunmaktadır. İçindeki dokuz şiir özlü ve güzeldir.
Ozanlar kırk altı sayfadır. İki yüz doksan iki kıt'a içerisinde yüzlerce şairin övgüsü vardır. Başında "Övün", sonunda da "İstiklal marşı" başlıklı iki şiir bulunmaktadır. En son eseri olan "Ozanlar", niyeyse heyeti umumiyesi itibarile diğerleri ile ölçülemeyecek derecede zayıf olarak sunulmuştur.