Habib Karaaslan 1921 yılında Kayseri'nin Bünyan ilçesinin, Akkışla bucağına bağlı Gömürgen köyünde doğdu. Köy imamı olan babası Ali Hoca'dan Kur'an'ı Kerim'i küçük yaşta okuyup öğreniyor, harf inkılabı ile yeni harften üç sınıflı ilkokulu bitiriyor. Şair tahsil için babasına yalvarıyor ise de on bir baş nüfusunu zor geçindiren babası dokuz evladının en büyük oğlu olan şaire küçük yaşta çobanlık yaptırıyor.
Kayseri'nin Uzun yayla mıntıkasında çiftçilik ve çobanlık yaparken bir olay üzerine şiir söylemeye başlıyor.
1938 köylerinde kayalık dar ve sarp bir yoldan kağnıyı indirirken sap kağnısı üzerine devriliyor. O esnada kağnının önünden çeken küçük kardeşi Hasan'ın ağladığını görüyor. Bir süre sapın ve kağnının altında kalan şair, kendisini kaybediyor, bu sırada iki adam kağnıyı üzerinden kaldırarak kendisini mutlak bir ölümden kurtarıyorlar. Şair bunları hayal meyal görüyor. Kendisine gelince kardeşine beni kurtaran, kağnıyı üzerimden kaldıranlar kimdi? diye soruyor. "İki adamdı ama Ortaköy'e doğru gittiler, bir şey de söylemediler" diye cevap veriyor. Şair uzun müddet aradığı halde bulamıyor. İşte bu olaydan sonra içi yanan şair, Erciyes dağındaki karlara bakarak "Kağnı Devrildi" şiirini söylüyor.
Köye gelip akşam üstü başından geçenleri anlatıp bu destanı söylüyor. Köylünün bir kısmı inanıyor ve bir kısmı da, bunu sen söyleyemezsin, diye inanmak istemiyorlar. İşte Habib Karaaslan, şairliğe böyle bir olayla başlıyor.
Üç yüz lira başlık parası bulamadığı için evlenemeyen aşık, 1 Ekim 1939 yılında Ankara'ya geliyor. Ahmet Kutsi Tecer, Behçet Kemal Çağlar, Gazi Eğitim Enstitüsünde misafir ederek ilgi gösteriyorlar. Ufak bir şiir kitabını bastırıyorlar. Habib Karaarslan bu şairlerin ve Vehbi Cem Aşk'un yakın ilgileriyle Yunus Emre’den bu güne kadar halk şiirlerinin şiirlerini okuyarak kendisini yetiştirir. 1973 yılında ölmüştür.