Köroğlu, Bütün Şiirleri - Oktay Mert kitabından;
Asıl adı Ruşen Ali, olan türkülü bir Türk halk hikayesinin (destanının) kahramanı. Köroğlu hikayesinin şiir bölümlerini, XVI. yy.'da yaşamış, gene aynı adı taşıyan bir halk şairinin söylediği ileri sürülür. Bu hikaye, Anadolu'da, Rumeli'de, Azerbaycan'da, Türkmenistan'da, Özbekistan'da vb. yayılmıştır. Hikayenin çıkış yerinin Horasan olduğunu, Orta Asya'da geçmiş tarihsel olaylara dayandığını, hatta İslamlık öncesine ait olduğunu, öte yandan kahramanın XVI. yy'da yaşamış bir celali isyancısı olduğunu ileri süren ayrı görüşler vardır. Çok eski destan motifleri, XVI. yy.'da Anadolu'da biçimlenen hikaye çevresinde birleştirilmiş olan bu hikaye içinde Köroğlu diye anılan halk şairinin ve belki daha başka aşıkların şiirleri yer almış olmalıdır. Köroğlu'nun Türkistan'daki Teke Türkmen oymağından olduğu da ileri sürülür. Bazı belgelere (Tebrizli tarihçi Arakel'in anlattıkları; 1580-1585 yıllarına ait mühimme defterleri vb.) dayanılarak Bolu yöresinde adı Ruşen olan ve Köroğlu diye tanınan celali eşkıyasının giriştiği işler belirlenmiştir. Bu kişinin Gerede'ye bağlı Dört-divan nahiyesindeki Sayık köyünden olduğu saptanmıştır. Köroğlu Ruşen'in Sivas ile Tokat arasındaki Çamlıbel dağlarına yerleştiği belirtilir. Farklı iki söylentiye göre Köroğlu, Tokat dağlarında kırklara karışmış ya da İran şahı Abbas'ın emri üzerine öldürülmüştür. Değişik biçimlerde anlatılan hikayenin yaygın söylentisine göre, Ruşen Ali adlı hikaye kahramanının babası Yusuf, at düşkünü Bolu beyi'nin seyisiydi. Bey, onu cins atlar bulmaya gönderdi. Yusuf, Fırat ırmağından çıkan kutsal bir aygırdan olma kısrakla geri döndü. Ancak daha gelişip yetişmemiş cılız hayvanın gösterişsiz durumu beyi kızdırdı; bu yüzden de seyisin gözlerine mil çektirdi. Seyisin Köroğlu diye tanınacak olan oğlu, Kırat diye anılacak kısrağı yetiştirdi. Bingöl dağlarından inen ve Aras ırmağına karışan sihirli üç köpük Yusuf'un gözlerini açacacak, intikamını alması için ona gençlik ve güç verecekti. Bu köpükleri Köroğlu içtiği için sonsuz yaşam, yiğitlik, şairlik güçlerini kazandı. Babasının ölümünden sonra Çardaklı Çamlıbel'e yerleşerek Bolu beyi'ni alt etti. Kıratın da yardımıyla yoksulların, ezilmişlerin hakkını aradı; bir halk kahramanı oldu. Türlü serüvencilerde ünlü yiğitleri (Reyhan Arap, Köse Kenan, Koca Bey, Demircioğlu, Kiziroğlu Mustafa, Deli Hoylu vb.) kendine bağladı; uzak seferlere (Silistire seferi, Bağdat seferi vb.) çıktı, zaferler kazandı. Ayvaz adlı delikanlıyı kaçırıp yanına aldı. Gönül verdiği Telli Nigar'ı elde etti. Kaçırılan Kırat'ı yeniden ele geçirmek için serüvenlere atıldı. Delikli demir (tüfek) icat edilip gözü pek kahramanlar dönemi kapanınca beylerine artık dağılmalarını söyleyip kayıplara karıştı. Köroğlu'nun serüvenlerinin 24 kol oluşturduğu kabul edilir. Destan kişisi Köroğlu'nun ve celali isyancısının adlarını taşıyan bir yeniçeri halk şairinin de Özdemiroğlu Osman Paşa'yla İran seferine (1577-1590) katıldığı saptanmış; bu şairin bazı şiirleri yayımlanmıştır. Köroğlu koçaklaması adıyla tanınan kahramanlık şiirleri günümüzde de özel bir ezgiyle ve çoğu kez hikayeden bağımsız olarak halk türküsü okuyan sanatçılar tarafından çalınıp söylenmektedir. Köroğlu hikayesinin farklı anlatmalarında olaylar, kişiler, yer adları değişiklikler gösterir. Halk hikayecileri şiir bölümlerini saz eşliğinde söyleyerek ana konuya bağlı olan ve "Köroğlu kolu" diye bilinen bölümleri 3-5 hatta 7 gecede anlatırlar.
Köroğlu söylenceleri Türkiye'de ve Türkiye dışında otuz dört kolda anlatılagelmiştir. Köroğlu kolları denilen, yerel değişimlere uğramış bu öykülerin hemen hemen hepsinde başlıca kahramanların dışında Çamlıbel ve Kırat yer alır. Köroğlu, öykülerde bir kahraman olmasının yanı sıra bir aşık saz şairi olarak da bilinir. Bütün bu öykülerde halk Köroğlu'nu haksızlığa başkaldıran, zalimlere dersini veren, yoksulları gözeten bir yiğitlik miti olarak görmek istemiştir.
Köroğlu'nun şiirleri öykülerden bağımsız olarak yüzyıllardan bu yana ağızdan ağıza türküler yoluyla yayılmış; cönklere yazılmış, güldestelerde, dergilerde halk şiirinin örnekleri olarak yer almıştır. Köroğlu'nun şiirleriyle, sonradan öykülere eklendiği sanılan şiirler, birbirlerinden ayrılamayacak biçimde kaynaşmıştır.
Köroğlu'nun şiirleri genellikle 8-11 heceli olan yiğitlemeler, kahramanlık türküleridir. Tümünde başkaldıran, öfkeli, yiğit bir hava vardır. Bir şiirinde Bolu Beyi'ne kafa tutarken, öbüründe kavga arkadaşlarını över, bir başkasında, tüfekle birlikte "mertliğin bozulduğu"ndan söz eder. Bütün bu şiirlerde coşkun, gözüpek, sağlıklı, geri dönmez kişiliğinin damgası vardır. Olağanüstü bir yalınlık, kusursuz heceleme, dobra bir söyleyiş egemendir. Köroğlu'nun, koçaklamalarının yanı sıra 8 heceyle yazılmış son derece incelikli sevda şiirleri de vardır.
***
Kaynak I
Köroğlu'nun asıl adını Ruşen Ali diye söylerler. Hakiki hayatı pek bilinmeyen bu halk kahramanının bugün Anadolu'da 24 kol (her biri yazılınca 50-150 sayfa kadar tutacak 24 bölüm) halinde hikayeleri söyleniyor. Bu hikayelerden her biri Köroğlu'nun yahut arkadaşlarının büyük maceralarından birini anlatır.
Bu menkıbelere göre Köroğlu bir seyis veya baytarın oğludur. Babasının gözleri, bir rivayete göre İran Şahı, bir rivayete göre İstanbul padişahı, başka rivayetlere göre de Erzurum paşası veya Bolu Beyi tarafından kör edilmiştir. Adamcağızın suçu, efendisine, bir at sürüsünden, ilerde eşsiz küheylanlar olacağını kestirdiği, fakat görünüşte çok zayıf ve kötü iki tay seçip satın almış olmasıdır.
Babasının gözlerine mil çekildiği zaman Ruşen Ali küçüktür. Babası ona, gözlerinin çıkarılmasına sebep olan taylara nasıl bakılacağını tarif eder. Ali on beş yaşına gelinceye kadar taylar da değer biçilemeyecek kadar güzel iki küheylan olur. Kör, oğlu ile tayları alır; memleketten çıkar. Aras nehrine kadar giderler. Orada Bingöl'den inecek olan üç köpüğü beklerler. Babası Ali'ye köpükler geldiği zaman haber vermesini tenbih eder. Köpükler gözlerini açacak, ve ona, intikamını alabilmesi için istediği gençliğini geri verecektir.
Köroğlu köpüklerin geldiğini görür görmez, babasına haber vermeden onları kendi içer; babasına köpüksüz su verir, kör baba bunun farkına varır. Bir yandan gözlerinin açılmadığına yanar, bir yandan da oğlunun dünyada misline rastlanmayacak bir babayiğit olup intikamını alacağını düşünerek sevinir. Gerçekten, Köroğlu'ya efsanelerin abıhayatın kaynağı diye anlattıkları "Bingöller" den inen bu üç köpükten biri yiğitlik, biri şairlik, biri de ebedi sağlık getirmişlerdir.
Çok geçmeden Ruşen Ali'nin babası, intikamını vasiyet ettikten sonra ölür. Ali dağ başında yurt tutar. Etrafına, kendi gibi "serden geçti"leri toplar. Bunlar "Çamlıbel"de adeta bir hükümet kurarlar.
Köroğlu, ta delik demir -yani ateşli silah- çıkıp, eski mertlik ananeleri bozuluncaya kadar, dağların başında hüküm sürer: Büyük bezirganlardan, şehirlerde oturan şahlardan ve paşalardan vurup yağma ettiklerini arkadaşlarına ve fıkaraya dağıtmak onun başlıca türesidir. Köroğlu tüfeğin icadiyle artık devrin döndüğünü anlayınca, menkabeye göre, arkadaşlarına da dağılmayı vasiyet ettikten sonra "sır olur", Kırklar'a karışır.
Köroğlu kollarını, Anadolu'da Osmanlı imparatorluğunun kurulduğu asırdan başlayarak sürüp gelen, hele XVI ncı asırdan sonra en keskin halini alan, memleket içi isyanlarını, halk destanlariyle yeni zamanların romanları arasındaki merhalede kalmış bir edebi nevi içinde anlatan hikayeler diye kabul edebiliriz. Anadolu'daki "Celali" hareketlerinin bir çok safhaları Köroğlu hikayelerinde yer alırlar. Bazı tarihi vesikalarda Köroğlu ile birkaç arkadaşı, birer Celali reisi olarak gösterilmişlerdir.
***
Kaynak II
Meşhur menkabelerin kahramanı eşkıya Köroğlu'dan başka, yaşadığı devir tesbit edilen bir halk şairi Köroğlu daha vardır. Bu Köroğlu'ya ait bazı manzumeler, onun, 1577 - 1590 seneleri arasında uzun İran muharebeleri esnasında, bir zaman ordunun başbuğluğunu yapmış olan ve 1585'te Tebriz'de ölen Osman Paşa'nın yanında bulunmuş olduğunu gösteriyor. Köroğlu menkabesiyle ilgili olmadığı halde Köroğlu adını taşıyan bir çok manzumelerin bu yeniçeri şairine ait olması ihtimali vardır.