Kendi dilinden;
Soyadı kanunu çıkıncıya kadar, familya adımıza "Palabıyıkoğulları" denirdi. Babam Kahraman Hoca, anam da Ferahnaz'dır. Doğum yerim Posof'un Varzına köyüdür. Nüfus kütükleri Arapça yazıldığı için köyümün eski adı "Varzna" olarak yazılıdır. Künyem 1334'tür. Eski aşıklardan Süreyya, Feryadi, Fakiri hem baba, hem de ana tarafından dedem olurlar.
Ola ki bu aşıklık illeti bize onlardan bulaşmıştır.
Ben yedi yaşımda ya vardım ya yoktu ki, anam öldü. Babamı Şerife adında başka bir kadınla everdiler. Benim nüfusta anam işte bu Şerife kadın görünür. Babam hoca idi. Her sene bir köye imam durur, hem camide imamlık yapar, hem de köyün genç ve çocuklarına Kur'an dersi verirdi. Ben ilk dersimi babamdan aldım. Zavallı babam ben analık elinde kalmasın deyin yanı sıra köy köy dolaştırırdı. Ben ise ana şefkatine hasret büyürdüm. Ne zaman ki bir çocuğu anasının yanında görsem içim kan ağlardı. Çünkü bir kere olsun beni yavrum deyip bağrına basan kadın bulunmadı.
Millet harpten yeni çıkmış, kimsenin elinde mal melal yoktu. Kazım Paşa Ardahan'da bir leyli mektebi açtırmıştı. Bütün yetim çocuklar gibi ben de o mektebe gittim. 1929 yılında buradan sadetname alarak mezun oldum. Babamın yanına döndüm. Babam da o sene Ardahan'ın Pişheskom köyünde imamdı. Kur'an'a bıraktığım yerden başlayarak kısa zamanda hafız oldum. Cuma günleri ile sail günler namaz vakitleri müezzinlik yapıyordum. Adıma köylüler küçük molla deyip, hele kadınlar beni çok seviyordu. Ben de ana sevgisini onlarda bulup memnun oluyordum.
İşte bu sıralarda beni köyün ileri gelenlerinden birisinin evine çağırdılar. Gittim; kapıda, eğer sağ olsaydı anama benzer ve anamın yaşında bir kadın beni gülerek karşıladı ve 'hoşgeldin küçük molla' diyerek selamladı. Daha sonra kızına ders vermemi istedi. Kabul ettim. Kızını çağırdı; kızı gördüğüm zaman aklım başımdan gitti. Nasıl gitmesin; bu kızı ben daha evvel düşümde görmüştüm. Ne yapacağımı ve ne diyeceğimi şaşırdım. Dilim dolaşmaya, elim, ayağım titremeye başladı. Ne yapacağımı düşünmeden evi terk ettim. O günden sonradır ki:
Bir dem molla olur üstün esreye
Bir dem şair olur başlar mısraya
Kabilinden mollalıktan çok aşıklık tarafımız kabardı. Sırrımız aşikar oldu ise de bu kızı bana vermediler. Onu başka birisiyle everdiler. Babam da beni Posof'da Zekiye adında bir kızla everdi. Bu kadınımdan Türkan Hatun, Zeynel Abidin, Arifi Hikmet ve Halil İbrahim adlarında dört çocuğum vardır. "Müdami" mahlasını sonradan aldım. "Her zaman şarap içen" manasına gelir. Artık sen anla, içtiğimiz şarabın ne şarabı olduğunu.
***
İşte böyle anlatmıştı ve yazdırmıştı hayat hikayesini.
Anlattıklarını tarih sırasına koyar ve resmi belgelerle karşılaştırırsak, 1918 yılında Posof'un Varzna (Demirdöver) köyünde doğmuş. 1924 yılında anası Farahnaz kadın ölmüş ve aynı yıl içinde babası Zekiye kadınla evlenmiş. 1926 yılında Ardahan yatılı (leyli) okuluna yazılarak, üç yıl süreli olan bu okulu 1929 yılında bitirmiş. 1933 yılında Şemsinur'a aşık olmuştur. Kendisi de bu yıl içinde aşık olduğunu şöyle belirtmiştir:
On beşimde hizmet ettim pirime
Konu komşu yetik oldu sırrıma
Ne zamanki sevda endi serime
Daim dolar taşmaz bir göle döndüm
Bir zamanlar "Yalçın" olarak benimsediği soyadını atalarının şair olmaları dolayısıyla "Ataman" olarak aldığını söyleyen aşık, 1938 yılında asker olmuş ve ikinci cihan harbi sebebiyle uzatılan askerliğinin tamamını Kars'ta Şahap Gürler Paşa'nın yakınında yapmıştır. Askerlik sonrası bütün Türkiye'yi adım adım dolaşan aşık, bir ara Cilavuz Köy Enstitüsünde saz ve şiir öğretmenliği yapmıştır.
Halk şiirinin tüm türlerinde örnekler veren Posoflu Müdami, 1966'da başlayan Konya Aşıklar Bayramı'nı Aşık Efkari (1900-1980) ile birlikte açtı. Yine aynı yıl türkü dalında Murat Çobanoğlu ile birlikte birinci oldu.
Yedi ve on dört yaşlarında gördüğü rüyalarda bade içerek aşık oldu. 1934'te bağlama çalmaya başlayan Aşık Müdami, usta malı türkü ve halk hikayelerini Şavşatlı Yakupoğlu Tevfik Ustadan öğrendi.
Posoflu Aşık Sabit Müdami, kendi hayatını hikayesini Haydar Çetinkaya'ya "Püryani Haydar - Kür Aras Çoruh Boyu Halk Ozanları" çalışması için yazdırmıştır.
Posoflu Müdami'nin birçok halk hikayesini türküleştirerek sonraki kuşaklara aktardı. Bunlardan bazıları, Alşir ile Gül, Seyfizülyezen, Öksüz Vezir olarak bilinmektedir.