Bursa fethinde bulunan (726 H. 1326) ve bir müddet Hacı Bektaş tekkesinde oturan (Aşıkpaşazade; İst. Mat. Amire - 1332, s. 200, 205) Abdal Musa'ya intisap etmiştir. Bir şiirinde Hoylu olduğunu söyleyen Abdal Musa (bk. A. Gölpınarlı; Alevi - Bektaşi Nefesleri; İst. Remzi K. 1963, s. 23), Bektaşilere nazaran, Hacı Bektaş'ın (669 H. 1270) amcası Hayder Ata'nın oğlu Hasan Gazi'nin oğludur. Mısır Kasr'ul-Ayn Bektaşi tekkesi şeyhi Ahmed Sırrı Baba, Kaygusuz'un hicri 791'de Mısır'a geldiğini, 796'da Hacca gittiğini, Kerbela ve Necef'i ziyaret edip 799'da Mısır'a döndüğünü, 806'da tekkeyi yaptırdığını, 818'de de vefat ettiğini yazıyorsa da bu tarihleri nasıl tespit ettiğini, nereden bulup aldığını bildirmiyor (E'R-Risalet'ül-Ahmediyye fi't-Tarih'it-Tarikat'il - Bektaşiyye; Mısır, Şebab Mat. 1352 - 1934. Bu risalenin 32 sayfası arapça, sondan 28 sayfası türkçedir). Kaygusuz, bir risalesinde "Bu derviş hicretin sekiz yüzünde geldi" demektedir; bu "geldi"den maksat, doğum tarihiyse, Abdal Musa'nın uzun ömürlü olduğuna ve Kaygusuz'un ona pek gençken kavuştuğuna hükmetmek gerekir. 834'te (1431) Mahan'da vefat eden Seyyid Şah Ni'metullah-ı Veli'nin, Kasr'ul-Ayn tekkesinde, bir mağarada yatan ve bu yüzden Abdullah'il-Magarri diye anılan Kaygusuz'un mağarasında üç erbain çıkardığını, bunun, mağara kapısında nesih bir yazıyla hakkedilmiş bulunduğunu "Taraık-ul-Hakaaık" sahibi bildirmektedir (Tahran - 1345 Hicr-i Şemsi; c. III, s. 3). Bu kayda nazaran da Kaygusuz'un, Mısır'a genç yaşında gittiğine hükmetmek gerekir.
Abdal Musa'ya intisabını şiirlerinde açıklayan Kaygusuz, VIII. yüzyılın başında doğmuş. IX. yüzyılda yaşamış (XV. yy.) bir şairdir. O zamanlar, Anadolu'da, Suriye ve Mısır'da Kalenderilik pek yaygındı. "Zümre-i Abdalan" denen Rum abdalları, Camiler, Hayderilerde aynı derecede bu ülkelere yayılmışlardı. Bektaşilik, ancak X. yüzyılda (Miladi XVI.) bütün adap ve erkaniyle kurulmuş, ondan sonra bu zümreleri temsil etmiştir. Bu bakımdan, adından da anlaşıldığı gibi, Kaygusuz Abdal, Abdallar zümresindendi; zaten kendisi de bir şiirinde "Çhar-darb / dört vuruş" tıraş olduğunu, yani saçlarını, kaşlarını, bıyık ve sakallarını usturayla tıraş ettirdiğini açıklar. Bektaşilik kurulduktan sonra Kaygusuz'u benimsemiş ve Bektaşi erenlerinden saymıştır.
Kaygusuz'un divanı, Yaş-Name, Dolab-Name, Dil-Güşa adlı mesnevi tarzında risaleleri ve şiirleri, "Maglata-i Arifin" ve "Delil-i Budala" yahut "Budala-Name" denen, yer yer şiirleri de ihtiva eden mensur risaleleri vardır. "Delil-i Budala" İstanbul'da basılmıştır. Daha başka şiir ve risaleleri olması da muhtemeldir.
Alevi - Bektaşi edebiyatının kurucusu sayabileceğimiz Kaygusuz'un birçok şiirleri, sür-realist bir karakter taşır. Bu bakımdan onun şiirleri derhal anlaşılabilir. Yaşayış aşkı, refah özlemi, alay ediş, inanç hususiyetleri, onun şiirlerinin temasını teşkil eder. Nesriyse, öztürkçe sözlerle, devrik ve kısa cümlelerle, şeci'lerle, gerçekten de türkçe nesrin şaheserleri sayılacak bir güzelliktedir.